Thursday, May 17, 2007



ALBÜM KAPAĞI

Lisedeyken sıkı bir Beatles dinleyicisiydim. Sürekli olarak hafta sonları Bakırköy’e gidip Beatles kasetleri alırdım. Arada Paul McCartney’nin ve John Lennon’ın solo albümlerini aldığım da olurdu, ama bunlar Beatles albümlerinin yerini tutmazdı. “Abbey Road” favori albümlerim arasında değildi gerçi, fakat yine de bazı şarkıları akılda kalıyordu: “Come Together”, Harrison bestesi o ağır “Something” … En güzeli "Here Comes the Sun” idi.


1969 yılında “Let It Be” albümünden önce yayınlanmasına rağmen, stüdyo kayıtları açısından Beatles’ın son albümü olan Abbey Road’un en önemli özelliği kapağıydı. Beatles’ın çoğu albümünü kaydettiği ve Abbey Road’da bulunan Abbey Road Stüdyoları’nın hemen önündeki yaya geçidinde çekilmiş kapak resmi. Albümün ismi olarak önceden “Everest” düşünülmüş; kapakta da Himalayalar’ın bir resmi yer alacakmış. Ancak fotoğraf çekilince grup ismi “Abbey Road” olarak değiştirmiş. Fotoğrafçıya resmi çekmesi için sadece 10 dakikalık bir zaman tanınmış.


Londra’dayken Abbey Road’a gitmek hep aklımdaydı, ama bir türlü fırsat olmadı. Sonunda gelmeme 10 gün kala gittim. Stüdyo Londra’nın kuzey batısındaki St. John’s Wood istasyonunun hemen yakınında, yürüyerek en fazla 10 dakikalık bir mesafede bulunuyor. İstasyon çıkışında, hemen sağ tarafta hediyelik Beatles eşyaları satan ufak bir kahve dükkanı var.

Geçidi tahminimden küçük görünce biraz şaşırdım, sanki albüm kapağında daha büyük görünüyordu. Ancak kazı çalışması olduğu için uygun resim çekme imkânı bulamadım. Buna rağmen millet harıl harıl resim çekiyordu. Kimisi arkadaşının eline makineyi tutuşturuyor, sonra geçidin Beatles’ın geldiği tarafına geçip trafiğin tenha olduğu vakti bekliyor; kimisi de hemen yandaki Abbey Road Stüdyolarının olduğu binanın önüne gidip duvarlarına bir şeyler karalıyor, sonra da binanın fotoğrafını çekiyordu. Bir ara, siyah takım elbise giymiş dört İngiliz gencinin uygun adım geçitten geçip fotoğraflarını çektirdiklerini gördüm, muhtemelen önceden alıştırma yapmışlardı. Sürekli olarak geçitten geçip fotoğraf çekmeye çalışanlar yüzünden trafik aksadığından, sürücülerin turistlere ve hevesli İngiliz gençlerine bir hayli küfür ettiğine eminim.


Yaklaşık bir hafta sonra, öğlen üzeri yeniden gittim. Kazı çalışması bitmişti. Tek başıma kendi resmimi çekemeyeceğim için arkadaşı aradım; “Evladım hemen gel, bir çekim işimiz var.” Onu beklerken istasyonun yakınındaki bir banka oturdum. Altımdan gümbür gümbür sesler geldi, sarsıldım. Meğer tam metronun üzerinde imişim. Arkadaş gelir gelmez hemen geçide gittik. Hava kararıyor olmasına rağmen resim çeken çekene idi. İş çıkışı olduğundan çok fazla araba geçiyordu ve uygun bir pozisyon yakalamak mümkün değildi. Arkadaşa makineyi verip, “Çek çekebildiğin kadar, elbet içinden düzgün biri çıkar,” dedim. Birkaç denemeden sonra resimleri kontrol ettim, bir tanesi tenhada iyi çıkmıştı. “Eh, bu kadar yeter,” dedim. Böylece, hava kararmak üzereyken benim de bir albüm kapağım oldu.

Bu arada, biz orada fotoğraf çekmeye çalışırken iki defa İngiliz kızlarından oluşan iki grup geçidin başında yanıma geldi – yaklaşık 15 dakikada toplam 7 kişi. Gülümseyerek ve yumuşak bir sesle, “Bizim de resmimizi çeker misiniz lütfen? Biz de sizinkini çekeriz,” dediler. “Tüh ulan!” dedim içimden, “Sen git barlara, gece klüplerine, para harca, takla at; burada kızlar yanına geliyor.” Bilemedik işte!

4 comments:

Anonymous said...

Biz de Beatles severiz, hatta o kadar cok severiz ki, ikibucuk yasindaki veletimize dinlettik, ezberlettik, cocuk sarkisi yerine She's gotta ticket to ride, help filan soyluyor!

www.elifsavas.com/blog

Fulya said...

All we are saying is give peace a chance!
:)

Anonymous said...

Ben hala dinlerim "Let it be" yi walla.

gaykedi said...

sevgili bliyaal, haberin olsun kaynak göstererek eşcinsel konulu birkaç yazını eşcinsellerin ekşi sözlüğü homoloji' ye ekledim :)