Thursday, February 07, 2008


HİKAYEDEN GERÇEĞE

Son birkaç gündür türban meselesini tartışınca aklıma Gani Müjde’nin bir kitabı geldi: “Burası T.ö.rkiye: Peynir Gemisi - 2” (İstanbul: Yılmaz Yayınları, 4. baskı, 1991). 17 sene önce çıktığı için bazı yerleri o günkü “konjonktüre” uygun olarak yazılmış, ama genel olarak güncelliğini kaybetmemiş. Ne de olsa Türkiye’de hiçbir şey değişmez. Sorunlar hâlâ aynı sorunlar, tipler de hâlâ aynı tipler.

I

Kitapta türban ile ilgili bir hikayesi vardı Müjde’nin. Karıştırıp buldum. Aşağıya da yazdım. İsmi “Tesettüre Uygun Tıp Fakültesi” (s. 26-8):

- Sevgili yavrularım. Cezm-i Âlem Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne hoş geldiniz. Burada size ilm-i tababetin ve kâinatın sırlarını öğreteceğiz. Özellikle kızlarımız için söylüyorum; tıbbiyede çekinmek olmaz. Dileyen başına hiç çekinmeden türban takabilir. Şimdi, bu bir erkek kadavrası oluyor. Paltonun üzerinden kolayca görülebileceği gibi, akciğerler şu bölgede bulunuyor.

Mide ise nah şu düğmenin altında.

Bu yamanın olduğu yerin tam altında ise karaciğer bulunuyor. Fakat bizim konumuz bu değil; bugün idrar yolları ile ilgili bir çalışma yapacağız.

- Avvvv, avvvv …

- Hemen celallenmeyin. İdrar yoları ile ilgili çalışma yapacağız dediysek, adamı soyup şeyi üzerinde çalışacağız demedik.

Şimdi nazarî olarak meseleyi ele alırsak, şu burunu şey farz edelim …

- Pipisi.

- Sana sormadık fahişe kılıklı şey! Erkeklerin yanında müsaade almadan konuşmayı sana kim öğretti?

- Ama hocam …

- Sus, sus! Hocalar götürsün seni. Maden konuşacaktın, niye geldin bizim okula? ODTÜ’ye git, İTÜ’ye git.

Ne diyorduk? Burnu pipisi farz ediyorduk, değil mi? Şu burun deliklerinin yer aldığı şişlik kısımları da ne oluyor o hâlde?

- Taşşşak …

- Kahpe! Sana soran oldu mu? Git şu köşede elli kere gül suyu diye bağır.

Şimdi ameliyata geçebiliriz. Hastanın başı kesinlikle kıbleye dönük olmalı.

- Ama oksijen maskesi ve yaşam destek cihazı diğer tarafta kalıyor.

- Sen gülsuyu demeye devam et.

Şimdi burnu hastanın dolmakalemi farz ediyorduk, burun deliklerini de hastanın şeyleri, değil mi?

- Benim kafam iyice karıştı hocam.

- O zaman benden günah gitti. Kızlar arkanızı dönün. Hastanın şeyini şey edecez.

- Biz de bakalım hocam. Bir şey öğrenemiyicez yoksa.

- Öğrenip de naapacaksınız karılar? Sizi fahri doktor yapıcaz zaten. Doktor olup da hastanın orasına burasına bakmak bir ehli namus kadınına yakışır mı? Zinaya girer vallah. Ölü de olsa göz zinasına girer. Doktor falan dinlemem. Mesela ben karıma erkek şeyi seyrettirmem kardeşim. Ya adamınki, af buyuuurun, eşek şeyi kadarsa? Sonra mukayese … Filan … Günah işte ulan! …

- Kadınlar kime gösterecek peki hocam?

- Kadınlar kadın doktora gösterebilir ancak.

- Ya doktor lezbiyense?

- Sen sus zilli! Ne dedi bu?

- Yani sevicilik hocam. Yani kadın kadına … Duymadınız mı hiç?

- Bunları öğrenmek iş değil. Bizim işimiz millî şeylerin ışığında vatanına, dinine, imanına faydalı tabip yetiştirmek.

- Ama hocam, Hipokrat yemini edicez sonuçta. Bakmazsak olmaz.

- Kim demiş? Hipokrat kim oluyor yahu? Allah’ın yemini dururken Hipokrat’ın yemini kaç para eder? Bak, ben size bir yemin metni hazırladım bile. Bundan kelli böyle yemin edeceksiniz.

“Karşı cinsten olan hastalarıma el sürersem;
“Yanında eri olmayan hastalarıma derece sokarsam;
“Allah beni çarpsın, ağzımı burnumu ters döndürsün, zürriyetimi kurutsun.”

- Peki, ya kaba etine iğne yapmak lazım gelirse?

- İğne olmaz. Hastayı uyutmak istiyorsanız benim çoraplarımı koklatın.

- Peki, açık kalp ameliyatında ne yapacağız?

- Haa, şimdi bakınız, kalp ameliyatları uzun sürer. Sabah namazı ile öğle namazı arasında bismillah denilip hastanın içine girilir. Sonra ne yapılır?

- Kalbe inilir.

- Hayır, kâfir! Öğle namazına gidilir. İkindiden sonra ameliyata girilir. Yatsıya kadar hasta iyileşmezse “Allah verdi, Allah aldı,” denilir.

Eveeet, şimdi gelelim bu kadavra üzerindeki tetkiklerimize. Kadavranın donu var, değil mi?

- Evet hocam.

- Bakalım … Aman yarabbi, bu don da ne böyle? Üzerinde dil resmi var. Kenarında da çıngırak.

- Bu donlar yeni moda hocam.

- Çabuk çıkartın şu donu. Kızlar türbanlarınızı ters çevirin. Rezalet bu, rezalet! Ahhh … Ahhh kalbim …

- Hocam! Hocam kendinize geliniz. Hoca hastalandı, çabuk tedavi edelim.

- Çekilin yanımdan! Dokunmayın bana! Ben canımı sokakta bulmadım. Elini süreni yakarım. Houston’a gidip ameliyat olmam lazım.

Beni De Bakey’e emanet ediniz.

Hikaye deyip geçmeyin, başörtüsüne serbest kalacak ya üniversitelerde, yakında duymaya başlarız böyle olayları. Bakalım bunlar olduğunda “başörtüsü savaşçısı” liberal geçinen dümbelekler ne diyecekler? Emin olun, sus pus olacaklardır. İşlerine gelmediğinde hamamböceği gibi saklanmasını iyi bilir bunlar.

II

Kitapta bir tane de şeriat hikayesine rastladım. Onun adı da “Anan Öle Cemiiil … Baban Öle Cemiiil … Yetim Kalasın Cemiiil … ” (s. 10-2):

- Şeriatta çareler tükenmez Behlül.

Bu makama geçene kadar benim nerelerim çatladı, bir bilsen.

Onun için vazifeyi eksiksiz yapmak icap eder.

- Fakat söylediğiniz her söz acayip tepki çekiyor efendim. Biraz dikkat etseniz diyorum. Feministler dün de zurna çalarak sizi protesto etmişler.

- Etsinler Behlül. Yakalayın, zurnalarını alın ve fahişe vesikası bağlayın hepsine.

- Onların vesikası var zaten. Fahişeye tecavüz edene ceza indirimi yapılmıştı ya, işte o zaman hepsi vesika almıştı.

- O zaman vesikalarını dört yıldızlı yapın. Uluslararası master card …

- Aile müsteşarlığı meselesi yüzünden de kocalarını boşamışlardı.

- Ohooo, bütün mermilerini atmışlar yahu. Durun bakalım, daha sırada “Anaya Babaya Saygı Müsteşarlığı”, “Saçı Uzun Aklı Kısa Genel Müdürlüğü”, “Kadın Sığınma Evlerini Osurukla Yıkanlar Daire Başkanlığı”, "Elinin Hamuru İle Erkek İşlerine Karışma Bölge Müdürlüğü” var. Acele etmişler valla …

- Bu fahişe meselesine beyefendi de çok bozulmuş. “Benim kızım iki kere flört ederek evlendi, ne diyor bu adam yahu!” diye sinirlenip Mehmet’in eline cetvelle iki kere vurmuş.

- Olsun. Şeriatta çareler tükenmez. Daha neler yapıcam neler. Ben muhterem Türk ailesini kurda kuşa yem etmem Behlül. Kelaynakları, Karetta Karetta tosbağalarını koruyoruz da, Türk ailesini neden koruma altına almıyoruz? Mesela şu kız-erkek meselesine kesin bir çözüm getirmeyi düşünüyorum. Artık parklarda, bahçelerde öpüşüp koklaşmak yok. Ormanlık alanlara, Yıldız Parkı’na, Emirgan ve Arif Paşa Korusu’na korucular yerleştirelim. Ayrıca Park ve Bahçeler Müdürlüğü’ne bağlı özel timler, ağaç, kütük ve saksağan kılığına girerek 24 saat park ve bahçeler civarında devriye görevi yapsınlar. Ayrıca flört ve fuhuş meselesine karşı Genelkurmay’a bağlı “Kontra-Bakire Örgütü” kurulsun.

- Bekâret meselesi ile baş etmek zor efendim. Kadınlar artık diktiriyorlar.

- Neee? Diktiriyorlar mı? O zaman piyasadan bütün iplik çeşitlerini toplayalım ve iplik satışını karneye bağlayalım.

- Peki efendim.

- Bitmediii … Deniz kenarındaki bankları da artık kaldırıyoruz. Zaten hepsinin üzerinde haram faiz dağıtan bankaların reklamı var. O da yetmiyormuş gibi, gençler bu bankların üzerinde aşna fişne yapıyorlar.

- Bunu niye yapıyoruz efendim? Bu banklarda en fazla yan yana oturabilirler. Ne çıkar ki bundan?

- Höst, rezil! Yan yana otururlarsa ne olur var mı? Ya herifinki çengel gibiyse? Yani soru işareti gibi olanı da vardır elbet. O zaman yandan çarklı olmaz mı? Herkesin şeysi seninki gibi nokta şeklinde değildir herhalde. Ünlem şeklinde olanı var, virgül şeklinde olanı vaaar, iki nokta üst üste olanı vaaar …

- Haklısınız, düşünemedim. Hatta meseleyi toptan çözmek için cumartesi ve pazar günleri sokağa çıkma yasağı ilan edelim, olsun bitsin.

- Doğru ya. Şeriatta çareler tükenmez demedim mi? Sonra sinemalara da bir çekidüzen verelim. Karanlıkta kimin ne yaptığı belli değil. Bundan böyle filmleri aydınlıkta oynatsınlar.

- Yer göstericiler de sinema seyredenleri videoya kaydedip, kimin ne yaptığını incelerler.

- Sonraaa, polis sokaklarda kimlik kontrolü ile birlikte kızlık kontrolü de yapsın.

Evlilik cüzdanı gösteremeyen defolu kızlar vesikaya bağlansın.

- Ya kadın dulsa, yani boşanmışsa?

- Efendim? Ne demek boşanma?

- Yani talak-ı selasiye ile, üç kere boş ol, boş ol, boş ol …

- O zaten fahişedir oğlum. Boş olan kadına bir saniye bile geçirmeden hemen vesika bağlamak lazımdır.

Haaa, şunu da unutmadan kanun teklifi olarak verelim.

Resmî dairelerde yapılacak işlemlerde kadınlardan ikâmet kağıdı, fotoğraf ve kızlık raporu istensin.

Pasaport mu alacan, kızlık raporuuu …

Nüfus kağıdını mı kaybettin, kızlık raporuuu …

Ameliyat mı olacaaan, kızlık raporuuu …

Kızlık raporu mu istiyon, kızlık raporuuu …

- Münasiptir efendim. Başka vesikalanacak kimse var mı?

- Var tabii. Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun’u da yakalayın. Aslı’ya, Şirin’e ve Leyla’ya birer vesika çıkartın.

- Başka?

- Yeter bu kadar. Hadi yürü, kız lisesi dağılıyor. Tetkik ve incelemelerde bulunalım.

Aslında bu hikaye tam manasıyla uydurma sayılmaz. Hatırlayın, birkaç sene önce AKP meclisten “zina yasası” geçirmeye kalkışmıştı. O zaman bunları savunan tipler hiç gıklarını çıkardı mı? Çıkardıysa kaç tanesi çıkardı? Türban bildirgesine imza atanlar neredeydi? O zaman özgürlük yok muydu? Emin olun, o türban bildirgesi bir yalakalık belgesidir.

III

Son olarak Muzaffer İzgü’nün bir hikayesinden kısa bir alıntı yaparak bitirelim (Milliyetçilik Bozgunculuğu, “Orta Direği Yıkan Ayı”, Ankara: Bilgi Yayınevi, 3. baskı, 1985):

Her gittiği yerden kovulmuş. Bizim oturduğumuz kahveden de kovuldu. Kovulur elbette. Şunun şuracığında yeşil yeşil paralar dururken, hizmetçilik, odacılık, kapıcılık, uşaklık, orospuluk, pezevenklik dururken, şu elmalı şekercinin oğlu bücür Pedro’ya da bak, neler söylüyor? Salt kovulmamalı kahvelerden, evlerden. Bununla kalmamalı, ceza da almalı. (s. 29)

Birtakım tipler desteklesinler bunları bakalım. Zamanı gelince onları da kovacaklar.


13 comments:

Anonymous said...

Bir insan hem doktora yapip hem bu kadar cahil kalabilir mi? Bence siz de cok iyi biliyorsunuz doktor soz konusu olunca erkek doktorlar kadinlari muayene edebilir, kadin doktorlar da erkekleri. Sirf nefretiniz yuzunden sirf Muslumanlara ve Islam'a saldirma arzunuzdan carpitiyorsunuz gercekleri. Ne geciyor elinize. Sizin gibi camur at izi kalsin diye dusunenler birazdan " ah ne onemli konuya deginmissiniz" diye yorumlar yazarlar. O mu sizi tatmin ediyor? Ama bilgisizlik ne kotu bir sey. Islamda ilim ogrenmek cok onemli. Hic olmeyecekmis gibi dunya icin calismak, hemen olecekmis gibi de ahiret icin calismak onemli. Ilim ogrenmek ise farz, Allah'in emri. Islami ilimleri de dunyevi ilimleri de bilmek gerekiyor. Komunist sistemi elestireceksen de, destekleyeceksen de, o sisteme karsi notr isen de o konuda cok iyi bilgin olmali. Peki ya surekli Islam'a saldiranlarin Islam hakkindaki bilgisi? Bir ara cok satan gazetelerden birinde soyle bir haber cikmisti: "Bu yil Kurban bayrami gene Hac mevsimine denk geldi." Simdi cogu kisi burdaki bilgisizlik ve yanlislik nerde anlamayacaktir bile. Anlama, ogrenme ihtiyaci duymuyorlar ki. Bes on cumleyle konusuyor cogu kisi. Sablon haline gelmis cumlelerin disina cikip bilgilenseler halbuki ufuklari genisleyecek.

Anonymous said...

Bliyaal,

Guya kadin haklari icin yazdiniz ikinci kismini yazinin. Peki bir dusunun bakalim: Bazi kadinlar su an Turkiye Cumhuriyeti'nde vesikalaniyor mu vesikalanmiyor mu? Bu konu neden rahatsiz etmiyor sizi. Maalesef kadinlarimiz vesikayla satiliyor, ve o kurumlar vergi bile veriyor. Yani yasal! Bu konu hic rahatsiz etmez mi sizi? O kurumlarin suclusu AKP mi , turban mi Islam mi? Hadi bakalim cevap bulabilecek misiniz?

bliyaal said...

İsimsiz,

Burada isminizi yazmaktan veya rumuz kullanmaktan korkmanız için herhangi bir sebep bulunmuyor. Biz kimseye düşünceleri yüzünden, herhangi bir dinden veya inançtan kaynaklanan bağnazca tepkiler göstermiyoruz.

Öncelikle, yazıda dine karşı herhangi bir eleştiri yok. Müjde’nin yazdıklarında betimledikleri kişiler dindar kişiler mi, yoksa dinciler mi? Görünen o ki, siz ikisini de aynı zannediyorsunuz. Bu nedenle din sömürüsü diye bir şeyin olmadığı şeklindeki boş bir inanca sahip olduğunuzu tahmin ediyorum.

Öte yandan, ne yazık ki, sizin gibilerin en önemli sorunlarından biri de İslam diye zavallı halka yutturulan türlü türlü bidat, hurafe ve Arap geleneğini İslam zannetmeniz ve bunlar eleştirildiğinde de “dinimize saldırılıyor,” diye nöbete tutulmanız. O yüzden en başta sizin gibilerin İslam dini hakkında önemli derecede okuma yapması gerekiyor. İnancınızın doğru şeklini öğrenmeniz ancak bu sayede mümkün olabilir.

Gani Müjde’nin bahsettiği ilk konu çok basit bir soru ile ilişkili, daha önce ben de sordum: Tıp fakültelerinde anatomi öğrenmek için kadavralar üzerinde çalışma yapılır. Saçı görünürse günaha gireceğini düşünen bir kişi, bir erkek kadavra üzerinde çalışma yapabilir mi? Ona el sürebilir mi? Bunu yapmayı reddeden birine diploma verilip okuldan mezun edilebilir mi? Böyle bir kişi acil servise getirilmiş, ölmek üzere olan erkek bir hastayı tedavi eder mi?

Hatta size şöyle sorayım: Bir erkek yakınınız böyle bir kişi yüzünden tedavi edilmeyip ölse, şimdi savunduklarınızı hala savunmaya devam eder misiniz?

İkinci kısma gelince, madem bazı kadınlar vesikalanıyor, niye AKP o vesikaları kaldırmıyor? Dahası, bugün Türkiye’de kerhaneler var. Pek Müslüman AKP niye bunları kapatmıyor? Türban için anayasa değiştirmeye kalkıyorlar, ama bunlara gelince tık yok. Bunların sorumlusunun AKP olup olmaması değil mesele. AKP bu olanlara seyirci kalıyor, hiçbir şey yapmıyor. Güya Müslüman parti, değil mi?

O yüzden oturup biraz düşünmek lazım olup bitenleri. Slogan Müslümanlığı ile olmuyor bu işler.

Anonymous said...

Bliyaal,

Argumanlarinizda cok ciddi tutarsizlik ve bilgi eksikligi var. Birincisi, iste gene klasik sloganvari konusmaya basladiniz: Ben dindara degil dinciye karsiyim diye. Bunu nasil yuzde yuz ayirt edebiliyorsunuz? Madem oyle, dindarlar basortusuyle okusun, dinciler okumasin mi diyelim? Ben ilk mesajimda da burda da gayet analitik bicimde yazdim, aciklamalari verdim.

Ikincisi, tip egitiminde neden basortulu biri kadavra uzerinde calismayacakmis. Tip, tedavi konusunda namahrem olmaz ki. Ayrica ulkemizde basi acik fotograf vermedi saglik karnesinde diye bir kisi oldu (bkz: Medine Bircan) ama basortulu doktor hasta bakmiyor diye bir sorun yasanmadi. Bir tane oyle haber uydurmuslardi guya basortulu doktor rontgen cekmedi diye ama haberin sahte oldugunun ortaya cikmasi uzun surmedi.

Ucuncu noktada sizinle hem fikirim. Yani ulkemizde kadin satildigi halde hic kimsenin bir sey yapmamasi konusunda. Bu bu zamana kadar basa gelmis butun partilerin gunahi ve sorumlulugudur.

Dorduncusu de Araplardan gelen bidatlerin savunulmasi diye bir sey yok ki.Zaten hangi bidatler oldugunu tane tane yazmak yerine gene genel yazmissiniz. Burada iki ihtimal var: Birincisi, bazi dini emirleri sizin bidat zannetmeniz ya da oyleymis gibi yansitmaniz. Ikincisi de gercekten bidatlerin olmasi. ikinci sik icin de soyle bir sey var: Bidatler adi uzerinde bidattir, bunu dinini iyi bilen bir Musluman savunmaz. Bu ulkede neden herkesin dinini iyi ogrenmedigini soruyorsaniz da bundan kimin sorumlu olduguna bir bakmak yeter. Bu ulkede Elifbalar suc aleti diye televizyonlardan lanse edildi, cocuguna Kur'an ogretenleri jandarma yakalayip goturdu. Ama gene de insanlarin dinlerini ve butun ilimleri ogrenmesi gerekir diye dusunuyorum ben, hangi sart altinda olursa olsun.

Son nokta da yabanci ulkede yasadiginiza gore yaziklarinizin cogu ulkede "hate crime" kategorisine girdigini biliyorsunuzdur. Ben dindara degil dincilere dedim diye o dine inananlarin farz bildigi basortusune bu sekilde saldirmaya hakkiniz yok.

bliyaal said...

Argümanlarımda ne eksiklik ne de tutarsızlık olduğunu zannediyorum. Dini kullanarak insanları kandıran, kendilerine avanta sağlayan kişiler rahatça dinci kapsamına girer. Şunu da özellikle eklemeli, kendi inandığı şeyin tek doğru olduğunu düşünen insanlar, başkalarının doğrularına değer vermezler, onları doğrudan yanlış olarak nitelendirirler. Din bir dogmadır, değiştirilemez. Allah’ın belirli bir konuda vazettiği şey o konu hakkındaki tek doğrudur. Bunun dışında da doğrular olabileceğini kabullenmek, bir inanan için mümkün değildir.

Kadavra meselesine gelince, yani siz diyorsunuz ki, türban serbest bırakıldığında türbanlı kızlar arasında kadavra üzerinde çalışmayı reddedecek insanlar olmayacak. Erkek olduğu için hastalara bakmamazlık eden türbanlı kızlar bulunmayacak. Çok ilginç. Dinci erkekler arasında kadınların elini sıkmayan, yüzlerine bakmayan erkeklerin olduğu bir ülkede, türbanlı kızların bu derecede “modernleşmiş” olmaları erkek baskısını ve ikinci sınıf vatandaş iddiasını yalanlıyor o zaman.

Önceki yazıda sormuştum, tekrar soruyorum: Bir erkek yakınınız böyle bir kişi yüzünden tedavi edilmeyip ölse, şimdi savunduklarınızı hala savunmaya devam eder misiniz?

Başı açık fotoğraf çektirmeye itiraz edilemez herhalde. Aksi takdirde fotoğraf çektirmenin anlamı kalır mı? Ben dindar bir “Müslüman” olmadığım için kara çarşaflara bürünmüş kadınları birbirlerinden ayırt edemiyorum, hepsi bana aynı gözüküyor. Bu ayrıt etme niteliği dindar Müslümanlara mahsus bir yetenek olsa gerek. Hatırlarsınız belki, zamanında bu ülkede tesettüre girip öğrencisi yerine üniversite sınavına giren bir hoca yakalanmıştı, üstelik yakalanan şahıs erkekti!

Minarelerinden günde 5 vakit ezan okunan bir ülkede kim Kuran öğretiyor diye jandarma tarafından götürülmüş? Kaç kişi götürülmüş? Kusura bakmayın, ama bunlar bizim dincilerin “Müslümanlara zulmediliyor,” edebiyatının malzemeleri. Dolayısıyla, ima ettiğiniz gibi, bu ülkede insanların dinlerini iyi öğrenememelerinin nedeni laik rejim değildir. Sorumlu arıyorsanız milleti kandıran hacı hoca takımına bakın, ki bunların bir kısmı emekli imam maaşları(!) ile Amerikalarda yaşar. Bu insanlar yıllarca saf halkı din adına kandırıp onların sırtlarından geçinen kişilerdir.

Türkiye’de “uygulanan” İslam dininde bidat çoktur. Sakal bırakmak, cübbe ile gezmek, kafaya sarık bağlamak, dişleri misvak ile namazdan evvel temizlemek, teravih namazını camide cemaat ile kılmak, namazın sünnetlerini camide farzmış gibi kılmak vs. vs. – hele cuma namazı 16 rekattır diye yutturuluyor ki, camiye bir girdiniz mi neredeyse akşam namazına kadar cuma namazı kılıyorsunuz. Başörtüsü ise ayrı bir bidat tabii.

Bizim halkımızın çoğu dinini adam gibi kitap açıp okuyarak öğrenmez. Oradan buradan duyduklarına göre hareket eder. Biraz daha bilgili olanlar camiden hocadan duyduklarına göre hareket eder. Hiç Arapça bilmeden, Latin alfabesi ile yazılmış Arapça Kuran okuyarak sevaba gireceğini zanneden insanlar adam gibi dinlerini öğrenemezler.

Şimdi o kişilerin inançları gereğidir diye türbanı savunuyorsunuz. Peki, ona bakarsanız Kuran’da erkeklere eşlerini dövmeleri için izin verilmiştir. Birileri çıkıp “ben karımı dövme hakkı istiyorum, Allah’ın kuluna verdiği ruhsatı siz mi engelleyeceksiniz?” derse, onu da inancı gereğidir diye destekleyecek misiniz? Ya da Kuran’da dört eş almaya izin verilmiştir. Buna da izin vermeli mi? Zira buna inanan insanlar da var. Bunun sınırını nereye çizeceğiz o zaman? Bu nereye kadar gider?

İncil basan kişilerin boğazlarının kesildiği bir ülkede yaşıyoruz. Aynı ülkede ne Danimarka’da yayınlanan peygamber karikatürleri yayınlanabiliyor, ne de Salman Rüştü’nün “Şeytan Ayetleri” adlı kitabı basılabiliyor. Şimdi birileri çıkıp, “bu ülkede seküler düşünceye inanan insanlar dinci zulmüne uğruyor,” dese, başörtülülerin iddialarından çok daha fazla geçerli olan bir şey söylemiş olur.

Anonymous said...

Ay, gulerim aglanacak halime yaaaa....

www.eifsavas.com/blog

Goddess Artemis said...

@ anonymous:

Bu ülkede doğmuş, büyümüş, müslüman olarak bilinen, en önemlisi "kendini müslüman olarak tanımlayan" kişilerin yaptıkları ne çabuk unutuluyor?! İsterseniz, ben birkaçını hemen hatırlayım size:

Hepimiz Hrant Dink'iz

18 Nisan 2007 Tarihli Malatya Yayınevi Baskını'nı Kınıyorum!

100. Yazı [kişisel gözlem, yaşanmış gerçek bir olay]

Ah! Şu Nisâ Tâifesi [o kadar güzel insanlarsınız ki...]

Unutmayın, Unutturmayın: 2 Temmuz 1993 Türkiye'nin Utanç Günüdür

Bu da yurtdışından bir örnek:

Milletvekili Saldırısı

Bonus: İslam hoşgörü diniymiş ya, hoşgörü nedir, öğrenmeniz için...

Hoşgörü ve Son Akşam Yemeği

En önemlisi, birey olabilmiş ve kendine güvenen insan, kimliğini "anonymous"ların arkasına saklamaz, kim olduğunu, ne olduğunu belli eder.

Anonymous said...

Goddess Artemis,

Yalan soyluyorsunuz, yoksa onlari kimlerin yaptiginin ortaya ciktigini okumadiniz mi? Hepsinin arka planini, sahnelenen oyunu coktan ortaya cikardilar. Hadi bir google search yapin da onu da bulun. Muslumanlarin yapmadigi,ama belli zamanlarda ortami alevlendirmek icin BIRILERI tarafindan sahnelenen oyunlar oldugu o cinayetlerin, hepsi ortaya cikti.

Kim oldugumu saklama gibi bir arzum ama google hesabim yok, nickname yazsam ne degisecek. Ucuncu sik olarak Anonymous kaliyor.

Hala yalan haberlerden ve carpitmalardan medet umuyorsunuz. Neden bu kadar nefret dolusunuz inanan insanlara karsi. Nefret etmiyorum demeyin. Nefret etmeseniz saldirmassiniz, camus atmaya calismassiniz.

Anonymous said...

Goddess Artemis,

Turkiyedeki malatya cinayetini, Hrant Dink olayini ve benzerlerini kastettim planlanmis oyunlar diyerek. Digerlerine henuz yorum yapmadim.

Goddess Artemis said...

@ anonymous:

Hiç tanımadığını birine "yalancı" diyebilme cüreti de ancak sizin gibi kimliğini gizleyen birine yakışırdı.

Verdiğim linklere bakmış olsaydınız, sadece nickimi değil, bloğumdaki Facebook gadget'ından adımı soyadımı ve diğer bilgilerimi de öğrenebilirdiniz.

Tanrı'dan başka hesap vereceğim mercî olmadığı, ayrıca, kimseden çekincem olmadığı için, gün gibi aydınlık ve ortadayım.

Size, üstad Nef'î'nin bir dörtlüğüyle yanıt veriyor ve sizinle iletişimi burada kesiyorum:

"Tahir efendi bana kelp demiş,
İltifatı bu sözde zâhirdir.
Malikî mezhebim benim, zira
itikadımca kelp tahirdir."

bliyaal said...

İsimsiz,

İsminizi vermemeniz bir açıdan savunduğunuz düzende kadınların kimliksizleştirilmesi ile uyum gösteriyor.

Malatya’da milletin boğazı kesiliyor, Sivas’ta katliam yapılıyor, ama bunları dinciler yapmıyor, onun yerine hep “birileri” yapıyor. Birileri hoşunuza gitmeyen bir şeyler söyledi mi, köşeye sıkıştınız mı, “hepsi yalan, çarpıtıyorsunuz” deyip kaçıyorsunuz. İşinize gelmeyen sorulara da hiç cevap vermiyorsunuz. Tipik İslamcı davranışı bunlar. İşte dincilik budur.

Böyle yapıyorsunuz, çünkü haklı olduğumuzu biliyorsunuz.

İşte buyurun, bugünkü Radikal gazetesinden bir din simsarlığı haberi. İnsan o çocukların resimlerine baktıkça tiksiniyor.

Alın size bir haber de Irak’tan. Haberi okuyunca midem bulandı. İlginçtir, Basra polis müdürü kadınlara yönelik saldırıların “isimsiz” (anonymous) kişilerce yapıldığını söylüyor.

Merak ettim, acaba bu son haberde kadınlara karşı şiddet eylemlerini kim yapıyor sizce? Laikler olmasın sakın?

Sizin gibiler hiç öğrenemeyecekler, değil mi?

Anonymous said...

Planlanmis oyunlar, dis mihraklar, koku disarida, bizimkiler boyle sey yapmaz, Satanistler, donme Yahudiler!!!!!!!!!! Masonlar. Ataturkistler. Ordu. Kotu kadinlar. Amerika. Kotu erkekler. Aslinda ozunde coook iyi bir dindir. Ama hic kimse okumuyor. Okuyanlar yanlis anliyor. Filan, falan.

www.elifsavas.com/blog

Goddess Artemis said...

@ bliyaal:

Türban’ın yeniden gündeme gelme nedeni