HANGİSİ ÖNCE GELİR: KANIT MI, İNANÇ MI?
Tez ile ilgilendiğimden bu aralar pek sık yazamadım. Evde oturup makale ve kitap okumak, sonra da bunlardan bir şeyler derleyip yazmak bir süre sonra hem sıkıcı hâle geliyor hem de kilo aldırıyor. Can sıkıntısını gidermek için internete giriyorum. Arada ilginç şeyler çıktığı oluyor. İşte bunlardan birine evvelki gün rastladım.
I
Bilim Araştırma Vakfı’nı (BAV) biliyor musunuz? Hani şu Adnan Hoca lakabıyla bilinen Adnan Oktar var ya, işte onun başında olduğu vakıf. BAV’ın ismini tam manasıyla ilk kez haklarında yapılan seks haberleri esnasında duymuştum. Bunlar günah olduğu gerekçesiyle normal seks yerine oral ve anal seks yapıyorlardı. Hatta ne olur ne olmaz diye de seks sırasında bir de gözcü bulunduruyorlardı. Seks yaptıkları kadınların bazılarını “motor” diye adlandırıyorlardı. Şurada bunlarla ilgili bir yazı buldum. Burada da bunların ağına düşenlerle ilgili iki yazı var.
Tez ile ilgilendiğimden bu aralar pek sık yazamadım. Evde oturup makale ve kitap okumak, sonra da bunlardan bir şeyler derleyip yazmak bir süre sonra hem sıkıcı hâle geliyor hem de kilo aldırıyor. Can sıkıntısını gidermek için internete giriyorum. Arada ilginç şeyler çıktığı oluyor. İşte bunlardan birine evvelki gün rastladım.
I
Bilim Araştırma Vakfı’nı (BAV) biliyor musunuz? Hani şu Adnan Hoca lakabıyla bilinen Adnan Oktar var ya, işte onun başında olduğu vakıf. BAV’ın ismini tam manasıyla ilk kez haklarında yapılan seks haberleri esnasında duymuştum. Bunlar günah olduğu gerekçesiyle normal seks yerine oral ve anal seks yapıyorlardı. Hatta ne olur ne olmaz diye de seks sırasında bir de gözcü bulunduruyorlardı. Seks yaptıkları kadınların bazılarını “motor” diye adlandırıyorlardı. Şurada bunlarla ilgili bir yazı buldum. Burada da bunların ağına düşenlerle ilgili iki yazı var.
BAV’dan bahsetmemin nedeni internette gezinirken tesadüf eseri Mustafa Akyol ile ilgili bir yazıya denk gelmem. Arada sırada Akyol’u ve onun savunduğu Akıllı Tasarım’ı (AT) burada yazıyorum. Gördüğüm yazı da bunun hakkında idi. 2005 yılında Amerika’da Kansas eyaletinde Akıllı Tasarım’ın okullarda okutulması ile ilgili bir dava görülmüş ve Akyol da tanık olarak çağırılmış. Yazıya göre Akyol BAV’ın sözcülüğünü yapıyormuş. Yazı beş sayfa uzunluğunda, linkten okuyabilirsiniz, ama ilginç gördüğüm yerleri burada aktarmadan geçemeyeceğim:
Turkey is a secular country that aspires to join the European Union and boasts several institutions of higher learning on a par with good Western universities. But beginning in 1998, BAV spearheaded an effort to attack Turkish academics who taught Darwinian theory. Professors there say they were harassed and threatened, and some of them were slandered in fliers that labeled them “Maoists” for teaching evolution. In 1999, six of the professors won a civil court case against BAV for defamation and were awarded $4,000 each.
But seven years after BAV’s offensive began, says Istanbul University forensics professor Umit Sayin (one of the slandered faculty members), the battle is over.
“There is no fight against the creationists now. They have won the war,” Sayin tells the Pitch from his home in Istanbul. “In 1998, I was able to motivate six members of the Turkish Academy of Sciences to speak out against the creationist movement. Today, it’s impossible to motivate anyone. They’re afraid they’ll be attacked by the radical Islamists and the BAV.”
Sayin is well aware of Mustafa Akyol, whom he identifies as one of BAV’s many volunteers. (Akyol himself has described his role for the group as that of a spokesman.) The organization’s source of funding and internal structure are well-guarded secrets, Sayin says. The Turkish government, he adds, refuses to take an interest, tacitly encouraging the ongoing effort against scientists.
“It’s hopeless here,” Sayin says. “I’ve been fighting with these guys for six years, and it’s come to nothing.” As a result of the BAV campaign and other efforts to denounce evolution, he adds, most members of Turkey’s parliament today not only discount evolution but consider it a hoax. “Now creationism is in [high school] biology books,” Sayin says. “Evolution is presented [by BAV] as a conspiracy of the Jewish and American imperialists to promote new world order and fascist motives … and the majority of the people believe it.”
The secret to BAV’s success is the huge popularity of the Harun Yahya books, says a professor closer to home, Truman State University physicist Taner Edis, who was born in Turkey. “They’re fairly lavishly produced, on good-quality paper with full-color illustrations all over the place,” he says. “They’re trying to compete with any sort of science publication you can find in the Western world. And in a place like Turkey, Yahya books look considerably better-published than most scientific publications.”
The books are slick, but BAV has had plenty of help. Sayin says that creationism in Turkey got key support in the 1980s and 1990s from American creationist organizations, and Edis points out that BAV’s Yahya books resemble the same sorts of works put out by California’s Institute for Creation Research. Except in Yahya’s books, it’s Allah that’s doing the creating.
In 2001, Science magazine called BAV “one of the world’s strongest anti-evolution movements outside of North America,” and Edis tells the Pitch that Yahya books are gaining popularity in other parts of the world, including London (which is increasingly becoming a global center for Islamic publishing) and Indonesia.
(…)
"It's perfectly bizarre, in that Akyol really has nothing to contribute in terms of substance to the whole thing," Edis says. "I think it's fairly blatantly obvious the only reason he's coming in is to present the case that this isn't just a Christian thing."
"It's stupid," Sayin adds. "Akyol's not a scientist at all. He's just an activist."
But imagine the pride that Akyol must feel. (We wanted to ask him about it directly, but Akyol didn't answer our e-mail.) After getting a leg up from American creationists, BAV sparked a revolution in its own country and is now so successful that it's been asked to send an emissary to return the favor.
II
Bunları okuduktan sonra Akyol’un mahkemede neler söylediğini merak ettim ve internetten mahkemenin oturum tutanaklarına ulaşmayı başardım. Akyol ifadesinin hemen başında şunları söylüyor:
In all the years I attended debates on national TV, I have given seminars in many universities in the United Kingdom, in Turkey, about these issues, and I believe Intelligent Design theory is a scientifically valid understanding of origins.
Çok daha ileride, soru cevap kısmında da şöyle diyor:
Q. Do you have a belief in the general principle of common descent, which is that all life is biologically related back to the beginning of life? Do you agree with that statement?
A. I agree with limited common descent, but I don't believe in universal common descent because I don't see any scientific evidence for it, compelling evidence.
Q. Do you accept that human beings are related by common descent to prehominid ancestors, yes or no?
A. I'm skeptical about it because I don't see any compelling evidence that there's a lineage between prehominids and humans.
A. Intelligent Design theory is a scientific theory which argues that life on earth can be explained as a result of natural laws, chance, and intelligence. So it's a theory which argues that intelligence can be detected in nature and, yes, it is being detected. So - and it's also a theory which disagrees with Neo-Darwinian theory, which argues that life on earth is the product of chance and laws.
Bunları okuyunca oldukça şaşırdım, çünkü Akyol Akıllı Tasarım teorisinin hayatın kökenlerini bilimsel açıdan geçerli bir şekilde kavradığına inanıyormuş, bu teori bilimsel bir teori imiş; ayrıca kendisi evrensel açıdan ortak bir atadan türemeye herhangi bir bilimsel kanıt olmadığı için inanmıyormuş. Şimdi, bunları okuyan biri Akyol’un AT’yi bilimsel olduğu için savunduğunu ve Darwin’in teorisine bilimsel nedenler yüzünden karşı çıktığını düşünebilir (bu arada dikkatinizi çekerim, Akyol AT için “teori” diyor). Iyi de, şunları söyleyen de yine Akyol değil miydi?
Kuşkusuz vahiy mutlak doğrudur; bilim gibi beşeri bilgi kaynakları ise eksik, kusurlu ve değişkendir.
Burada apaçık bir çelişki yok mu? Akyol burada bilimi vahyin önüne mi geçiriyor? Asla! İkisini eşit mi tutuyor? Hiç zannetmiyorum. Yoksa vahyi bilimin önüne mi geçiriyor? Tabii ki! Acaba Akyol bunları Amerika’daki mahkemede yanlışlıkla ağzından kaçırsa ne olurdu? Nitekim oradaki Akıllı Tasarım yandaşları bazı şeyleri Türkiye’de olduğu gibi açık açık söyleyemiyorlar, yoksa Akıllı Tasarım’ı mahkemelerde savunmaları imkânsız hâle gelecek.
Aslında Akyol yazısında bu cümlesi ile gerçekte ne düşündüğünü ağzından kaçırıvermiş. O yüzden oldukça tehlikeli bir cümle bu. Zira Akyol’un Akıllı Tasarım’ı bilimsel olduğu gerekçesiyle savunmaya kalkıştığı bir yerde aleyhine kullanılabilir. Gerçi hatasını farkedince iki defa düzeltmeye çalıştı, ama yazı yayınlandı bir kere.
Akyol neden Akıllı Tasarım’ı savunduğunu da şu şekilde açıklamış:
Burada apaçık bir çelişki yok mu? Akyol burada bilimi vahyin önüne mi geçiriyor? Asla! İkisini eşit mi tutuyor? Hiç zannetmiyorum. Yoksa vahyi bilimin önüne mi geçiriyor? Tabii ki! Acaba Akyol bunları Amerika’daki mahkemede yanlışlıkla ağzından kaçırsa ne olurdu? Nitekim oradaki Akıllı Tasarım yandaşları bazı şeyleri Türkiye’de olduğu gibi açık açık söyleyemiyorlar, yoksa Akıllı Tasarım’ı mahkemelerde savunmaları imkânsız hâle gelecek.
Aslında Akyol yazısında bu cümlesi ile gerçekte ne düşündüğünü ağzından kaçırıvermiş. O yüzden oldukça tehlikeli bir cümle bu. Zira Akyol’un Akıllı Tasarım’ı bilimsel olduğu gerekçesiyle savunmaya kalkıştığı bir yerde aleyhine kullanılabilir. Gerçi hatasını farkedince iki defa düzeltmeye çalıştı, ama yazı yayınlandı bir kere.
Akyol neden Akıllı Tasarım’ı savunduğunu da şu şekilde açıklamış:
When I was a child, I loved watching documentaries in Turkish TV about nature, about animals, about plants. And actually, these were American or European made films which involved education, and I loved watching them. And I had a great grandfather that I loved, and he was a pious Muslim, and he said to me one day, "Well, watch these films. They're good, they're beautiful, but be careful. These films always talk about the wonders of nature. They never talk about who made those wonders. They never talk about the Creator of nature." So that was a message that I found important.
And my grandfather - they don't like - and I asked my grandfather, "Why don't they talk about the Creator of those wonders in nature?" And he said, "Well, the westerners are people who are blind to the reality that there is a God. They are completely materialistic related to issues like that. Be careful about it." And I was - I said, "Here's a point that I should be careful about."
But later on in the 1970's, I just, you know, by reading and writing and searching the Internet, I discovered that there are some people in the west, especially in the United States, some scientists who don't have that approach, who don't have that materialist bias my grandfather told me about, but who are objectively looking into nature, and they are tracing the evidence of Design, which you cannot see if you have a materialist bias.
Dikkat ederseniz, kendisinin burada öne sürdüğü neden “bilimsel” değil, tamamıyla “dinî”. Materyalizm vurgusu dikkatinizi çekti mi? Batı uygarlığının materyalist olduğu gerekçesi ile reddine dayanan bir açıklama bu. Yani Batı uygarlığı materyalist olduğu için bazı “gerçeklere” gözlerini kapıyormuş, bu da “tasarıma” ilişkin kanıtları takip etmelerini engelliyormuş. Çok dikkat edin, burada bir tasarımın olduğu zaten önceden “varsayılıyor”. Yani Akyol zaten önceden bir tasarımcının olduğunu biliyor ve bunun ardından kanıtları aramaya geçiyor. Yoksa önce kanıtları bulup, ardından tasarımcının varolduğuna ikna oluyor değil.
İleride aynı ters mantığa ilişkin örnekler devam ediyor:
(…) in my childhood, I remember that one of the most popular TV series in the 1980's was The Little House on the Prairie [bizim “Küçük Ev” olarak izlediğimiz dizi]. Muslim culture with families all loved it, and they said, "Oh, look at these American values, and they're so noble values," and they just admired it. And now times have changed. Now they see MTV, they see Hollywood, and I mean that's, of course, materialism in a cultural sense, in terms of hedonism and just caring about profit and don't have any ethical values.
(…)
I mean, materialism could be very bad, but it could be scientifically true. Then you should have to come through with it. You could say, "Well, if it is a fact, maybe we can adopt several of our beliefs." Well, that's not the case. It doesn't have any scientific evidence. I mean, you have listened to experts here in the last few days. I mean, look at the old fossil record, the Cambrian explosion, the irreducible complexity in the cell. It is clear that blind chance and natural law cannot create complexity of life. It's very evident.
(…)
(…) But what we should care about is not the opinions of scientists, but the scientific evidence on the ground, because scientists, yes, sometimes become misled.
If you were just a century ago - living a century ago, you would find that most of the major established scientific institutions, most prestigious scientists, would be believing that some races are inferior. Racism was very much popular at the turn of the century. And also you can find eugenics was preached among scientists. So scientific opinion might be shifted because scientists are people, scientists are humans, and they're affected by the cultural trends in society, so they might go along. And what we have had to do is just to follow the evidence, not what necessarily a group of scientists claim.
Sürekli bilime vurgu yapan Akyol kanıtları takip etmemiz gerektiğini söylüyor. Ama hangi kanıtları? Gerçekleri gösteren bilimsel kanıtları mı, yoksa akıllı bir tasarımcının olduğunu gösteren (ve Akyol’un bize konuşmasında açıklama “inceliğini” göstermediği) kanıtları mı? Kendisinin burayı muğlak bıraktığına dikkat edin. Ben olsaydım sürekli bilimden bahseden Akyol’a şöyle sorardım: “Bilimin verileri vahyin dedikleri ile çeliştiğinde hangisini tercih edersiniz?”
III
Ne yazık ki Kansas’ta bilim değil, dinî gericilik kazandı. Akyol sitesinde bununla ilgili iki yazı yazmış. Son yazıda bu “zaferi” sevinçle ilan ederken şöyle diyor:
Ve bu sadece bir başlangıç ... Kansas'ı başka eyaletler ve ülkeler izleyecek ...
Temenni mi, yoksa tehdit mi?
İlgilisine, burada Dawkins’in 2006 yılında televizyonda yayınlanan iki bölümlük “The Root of All Evil?” adlı belgeselinin linklerini veriyorum. Her bölüm beş parça hâlinde youtube’da bulunuyor:
İlk bölüm “The God Delusion”: 1 – 2 – 3 – 4 – 5
İkinci bölüm “The Virus of Faith”: 1 – 2 – 3 – 4 – 5
Ayrıca önde gelen dört ateist yazar Christopher Hitchens, Sam Harris, Richard Dawkins ve Daniel Dennett’ın 2007 yılında yaptıkları ve iki saat süren "The Four Horsemen" adlı tartışmalarının linklerini de veriyorum:
1 – 2 – 3 – 4 – 5 – 6 – 7 – 8 – 9 – 10 – 11 – 12
Ya da daha kısa olarak: 1 - 2
Daha önce gene Akyol ve bu mesele ile ilgili yazdığım bir yazının linkini de vereyim.
Akyol ve Adnan Hoca gibileri ile uğraşan Da Vinci’nin linki ise zaten yanda bulunuyor.
Zorbalığın ve kötülüğün çoğunlukla karşılık görmeksizin ve durmaksızın kendisini hissettirdiği bir çağda yaşıyoruz. Her ikisinin de salt ahlâksal cehaletin ötesinde olduğunu, bireyi aşan ve amaçları olan bir bütünlük olduğunu görüyoruz. Ancak, İngiliz muhafazakâr yazar Edmund Burke’ün kendisine atfedilen bir sözle dediği gibi: “Kötülüğün zaferi için gerekli olan tek şey, iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır.”
* * *
Ek: Da Vinci'nin yazdığı yorumu ilgilenenler için buraya taşıyorum:
Ufak bir ekleme yapmak istiyorum. Mayıs 2005'de değişen Kansas eğitim standartları Şubat 2007'de tekrar değişti ve Akyol'un zafer çığlıklarına neden olan herşey ortadan kalktı.
Ayrıca Akyol'un umudettiği gibi yeni eyaletler ve ülkeler bu yoldan devam etmedi. Hatta tam tersine Dover'daki meşhur davada AT sert bir tokat yeni. Meşru bilimsel platformda kendini kanıtlamadan direk okullara girerek öğrencilerin aklını bulandırmaya çalışmanın bedeli ağır oldu. Olması gereken bilimsel prosedürleri kısa devre ederek okullara girmeye çalışmak gibi aptalca bir strateji izlemek onlara pahalıya patladı ve AT, yaratılışçılığın farklı bir adlandırması olarak damgalanmış oldu.
Son olarak Sam Harris’in katıldığı bir tartışmanın videosu ile bitirelim. Bakın, görüşlerini hararetle savunan bir hahamı Harris nasıl da makaraya alıyor:
11 comments:
Merhaba Bliyaal,
Güzel bir inceleme olmuş. Ufak bir ekleme yapmak istiyorum. Mayıs 2005'de değişen Kansas eğitim standartları Şubat 2007'de tekrar değişti ve Akyol'un zafer çığlıklarına neden olan herşey ortadan kalktı.
Ayrıca Akyol'un umudettiği gibi yeni eyaletler ve ülkeler bu yoldan devam etmedi. Hatta tam tersine Dover'daki meşhur davada AT sert bir tokat yeni. Meşru bilimsel platformda kendini kanıtlamadan direk okullara girerek öğrencilerin aklını bulandırmaya çalışmanın bedeli ağır oldu. Olması gereken bilimsel prosedürleri kısa devre ederek okullara girmeye çalışmak gibi aptalca bir strateji izlemek onlara pahalıya patladı ve AT, yaratılışçılığın farklı bir adlandırması olarak damgalanmış oldu.
Da Vinci,
Bak bunun yazdığın iyi oldu. Sağolasın. Senin yorumu ana metne ekledim, böylece ilgilenen kontrol edebilir.
Rica ederim Bliyaal. İyi yapmışsın, ekle tabi :)
Ay, icim karariyor!!!!!! Acaba dusman uzaylilar, insanligin ustune dini bir akil hastaligi mi serptiler, cirpiniyoruz da kurtulamiyoruz????? Bizim de kokumuz boyle cehaletle, sapkinlikla mi kuruyup gidecek???? Eger oyleyse, varsin yokolalim, nedir bu ya?
www.elifsavas.com/blog
Ayrica, histerik cigliklarimin arasinda yazamadim, cok iyi bir yazi olmus. :oP
www.elifsavas.com/blog
Sağolasın Elif,
Ben de hastayım, soğuk aldım, neredeyse 1 haftadır yatıyorum. O yüzden uğrayamadım bloga. Hala tam geçmiş değil.
bliyaal yeni yazı istiyoss lütfen artık :p
Sonraki postunu neden kaldirdin, neyseki okumustum!
Alp & Ege’nin Annesi,
Yaz ayında bir sitede birtakım İslamcılar ile bazı meselelerde tartışmıştım. Bunlardan biri o tartışma sonrasında bana karşı husumet beslemeye başlamış. Bu nedenle de ara ara benim bloguma girip, kendi işine yarayacağını ya da bana zarar vereceğini düşündüğü yazılarımı kopyalayıp duruyormuş. Kaldırdığım yazıyı da Atilla hocaya karşı kullanmaya kalkıştı. Önce hocaya mesaj göndermiş, hoca da bana mesaj gönderdi. Ben de hocaya telefon açıp durumu anlattım. O da yazıyı kaldırmamı istedi. Zira kesik kesik not aldığımdan cümleler yanlış anlaşılabilirmiş. Bunun üzerine ben de yazıyı kaldırmak zorunda kaldım. Ciddi bir şey olmadı gerçi, ama yine de dikkat etmek lazım.
Tezle ilgilendiğimden yeni yazı yazmaya fırsat bulamadım. Bu ara bir şeyler yazmam lazım aslında.
Hah o ifadeye baktim. En basinda soyle demis: (altintilarda butun vurgular benden)
As you said, I'm a writer. I'm a political science graduate from the Bosphorus University, which is an American University in Istanbul.
Hmm, "herhalde eski Robert Kolej'e gitti ama nasil olur?" deyip bir de google yaptim, su ilginclik cikti:
Akyol was born in Ankara in 1972 and had his early education there. Later he graduated from Istanbul Nisantasi British High School and from the International Relations Department of the Bosphorus University.
Yani bu beyefendi dogmadan veya dogdugu sene devlete gecen bir Amerikan Univesitesine, ve yedi yasindayken devlete gecen Ingiliz Lisesi'ne devam etmis.
Neyse, Allah'tan yemin altinda ifade verilen bir mahkeme degilmis orasi.
Milletteki 'yabanci' etiket manyakliginin artik hangi cevrelere sirayet ettigi de manidar. Diger taraftan benim 80lerde Amerikan okulu filan olmayan Bogazici U.'den hatirladigim kadariyla boyle marka/etiket meraklisi ve o zaman yeni yeni acilan memlekette sasirmaya baslamis guruh arasindan cikiyordu bu Adnan Hocacilar. BAV baglantisiyla uyumlu olmus yani o tarz.
tarihi bir hata yaptılar tasarım teorisini anlatmadan sentetik teorinin yığınla açmazını kanıt olarak sürdüler ortaya, ama şimdi tasarımla alakalı bulguları bilimsel birliğin kabul edebileceği bir şekle sokmaya çalışıyorlar
Post a Comment