SAVULUN, İSLÂM GELİYOR!
Yukarıdaki resmi Goddess-Artemis göndermiş. İnternette biraz dolanınca resmin 4-6 Mayıs tarihleri arasında Tahran’da yapılan 21. İslâm Birliği Konferansı’na ait olduğunu buldum. Konferansa 45 ülkeden düşünürler, din adamları, entelektüeller, âlimler vs. katılmış. Konferansın konuları arasında İslâm dünyasında birlik ve dayanışma için gerekli ortamı hazırlamak, çeşitli kültürel ve bilimsel görüşleri bir araya getirmek, düşman entrikaları ve seküler düşünce gibi mevcut engellerden kurtulmak için çıkış yolları aramak ve bir arada yaşamayı teşvik etmek gibi meseleler varmış. Konferansta yayınlanan İslâm birliği beyannamesini de 2000’in üzerinde Müslüman düşünür ve âlim imzalamış. (Dikkat isterim, mevcut engellerin arasında “seküler düşünce” de geçiyor.)
Yukarıdaki resmin ana kaynağı şu site. Sitedeki diğer resimler de bundan farklı değil. Eh, adamlar İslâm birliğini kurdular, şeriatı getirdiler, karıları da çarşafa soktular ya, rahat rahat uyuyorlar tabii. Programda yer alan tüm o gösterişli konuları bu adamların ciddî ciddî tartışacağını düşünmek saflık olurdu zaten. Onun yerine en iyi bildikleri şeyi yapmışlar: uyumuşlar! Aslında resimler bugün İslâm dünyasının içinde bulunduğu durumu pek güzel gösteriyor. Bu saatten sonra fazla bir şey beklememek lazım.
I
Şüphesiz, konferansa Türkiye’den katılanlar da olmuş. Acaba bizden hangi Müslüman düşünürler, âlimler, enteller katıldı? Bizde Müslüman entelektüel ya da düşünür denince benim aklıma hep Fethullah Gülen hocamızın gazetesi Zaman’da yazan Ali Bulaç beyefendi gelir. Ali bey, gazetedeki köşesinde her gün entelektüel muhabbetler uydurmak için bir tarafını yırtan köşe yazarlarına hiç benzemez. Düşünme denilen o zorlu eylemin tam hakkını verir. İşte bir örnek: radikal İslâmcı teorisyenlerden Mısırlı Seyyid Kutub’un idam edilişinin 40. yılı nedeniyle İstanbul’da düzenlenen sempozyumda konuşan Ali bey, modern kadınları "kolay ulaşılabilir ve ucuz" olarak nitelendirmiş. Müthiş bir tespit! Ancak böyle bir düşünür böylesine bir tespiti yapabilirdi. Ne yani, laikler mi yapacaktı?
Zaten Ali Bulaç gibi bir düşünür de ancak Fethullah Gülen gibi bir âlimin gazetesinde yazabilirdi. Nitekim Fethullah hocamız da İngiliz “Prospect” ve Amerikan “Foreign Policy” dergilerinin ortaklaşa düzenledikleri 100 önemli entelektüel anketinde Müslüman Nurcu kardeşlerimizin ısrarla verdikleri oylarla birinci olmadı mı? Prospect dergisinin editörü David Goodhart hoca efendimiz için verilen bazı oyların hackerlar tarafından yaratıldığını söylemiş – resmen Müslümanlara iftira bu! Başka kim birinci olacaktı ki? "Travma geçirenlerin" uydurmacası! Bakın, hocamız 28. olan Samuel Huntington’ı ve 43. olan Francis Fukuyama’yı dahi ezip geçmiş. Richard Dawkins denilen kâfir bile 19. olmuş – beter olsun inşallah! Bir de David Goodhart, Fethullah hocamızı daha bir ay öncesine kadar kimsenin tanımadığını söylemiş. Pöh! Tanımıyorlarsa kendileri kaybederler. O Fethullah hocamız ki, sahip olduğu iman, ilim ve irfan ile CIA ajanlarını bile kendisine hayran bırakmış, dize gelen adamlar yeşil kart başvurusu yaparken kendisine kefil olmuşlardır. Titreyin ve utanın laikler!
Böyle haberleri okudukça kalbim sevinçle doluyor. Heyecandan kendimi tutamayıp bilgisayar karşısında tekbir getiriyorum. Alın size Müslüman kardeşlerimizin kafa yapısına ilişkin güzel bir haber. Bu kafayla bunlar ne yapar? Bir de İkinci Cumhuriyetçi Mehmet Altan'ın Ali Bulaç'a yaptığı şakanın haberini ekleyeyim. Utan Mehmet efendi, utan! Yapılır mı Ali bey gibi "sapına kadar" Müslüman olan adama böyle şaka? Laik misin sen?
II
Geçtiğimiz ay cep telefonuma bir mesaj geldi. Büyük harflerle aynen şöyle yazılmıştı: İhtilale hayır! Cumartesi saat 17’de Taksim Tünel’deyiz. Genç Siviller ile “İhtilale Hayır” deyip İstiklâl Caddesi’nde yürüyeceğiz. Genç Siviller denilen tipleri belki duymuşsunuzdur. Demokrasi ve özgürlük lafları ardına sığınarak AKP şakşakçılığı yapan sözde gençlerin kurduğu bir topluluk bu. Hatta işittiğime göre AKP’den para alıyorlarmış, ama doğru mu bilmiyorum. Haberlerde gördüğüm kadarıyla yürüyüşe katılanların arasında Abdurrahman Dilipak ve Nazlı Ilıcak gibi özgürlük “delileri” de varmış. Tabii, emekli 70’lik paşalar ellerinde mavzerler ve Kırıkkaleler ile darbe yapacaklar ya, koşup gelmiş hepsi.
Genç Siviller kendilerine amblem olarak Converse marka ayakkabıyı seçmişler. Eh, ne de olsa memleketteki tüm demokrasi ve özgürlük düşkünü gençler Converse giyiyor. İnternetteki sitelerinde yazdığına göre bu “siviller” rahatsızlarmış. AKP hakkında bildiri yayınlanır, bunlar rahatsız. AKP cumhurbaşkanını seçemez, bunlar rahatsız. AKP türbanı serbest bırakamaz, bunlar rahatsız. AKP'ye kapatma davası açılır, bunlar yine rahatsız. Ama 1 Mayıs’ta Taksim'de insanlar cop yer, gaz yutar, turistler dövülür; 200'e yakın ülkede kutlanan işçi bayramı Türkiye'de insanlara zehir olur, bu sivil arkadaşlar hiç rahatsız olmaz. Aslında ben de rahatsızım, ama bunların yaptığı yalakalıktan. Nitekim 1 Mayıs’ta milleti döven polisler bunlara hiç dokunmadı bile.
Bu sözde sivillerden bazılarını birkaç ay önce Ürgüp’teki konferansta görmüştüm. Bir baltaya sap olma ve kendince önemli bir şeyler yapma heveslisi üniversiteli tipler. Elbette aralarında bu cahil gençleri kullanıp kendilerine avanta sağlamaya çalışan tipler de vardır. AKP gider, bunlar da biter diyorum.
III
Yine geçtiğimiz hafta bir e-mail aldım. Mailde denildiğine göre Genel Kurmay Askerî Savcılığı Taraf gazetesine 7 Temmuz’da bir baskın yapmayı planlıyormuş. Baskının nedeni Dağlıca haberleri ile olarak Taraf’ın elinde bulunan belgelere el koymakmış. Mailin geri kalanında şöyle yazıyordu:
Aslında amaç Taraf'ı yıldırmak, örselemek, yormak. Bu antidemokratik gelişme karşısında, Taraf okurları olarak gazetemize sahip çıkalım. Gazeteyi çıkaran ekibin morale ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Onları moral olarak desteklemeli ve cesaretlerini ödüllendirmeliyiz.
İKİ VARDİYALI NÖBET (Sabah 11 Akşam 5 / Akşam 5 gece 12)
Yukarıdaki resmi Goddess-Artemis göndermiş. İnternette biraz dolanınca resmin 4-6 Mayıs tarihleri arasında Tahran’da yapılan 21. İslâm Birliği Konferansı’na ait olduğunu buldum. Konferansa 45 ülkeden düşünürler, din adamları, entelektüeller, âlimler vs. katılmış. Konferansın konuları arasında İslâm dünyasında birlik ve dayanışma için gerekli ortamı hazırlamak, çeşitli kültürel ve bilimsel görüşleri bir araya getirmek, düşman entrikaları ve seküler düşünce gibi mevcut engellerden kurtulmak için çıkış yolları aramak ve bir arada yaşamayı teşvik etmek gibi meseleler varmış. Konferansta yayınlanan İslâm birliği beyannamesini de 2000’in üzerinde Müslüman düşünür ve âlim imzalamış. (Dikkat isterim, mevcut engellerin arasında “seküler düşünce” de geçiyor.)
Yukarıdaki resmin ana kaynağı şu site. Sitedeki diğer resimler de bundan farklı değil. Eh, adamlar İslâm birliğini kurdular, şeriatı getirdiler, karıları da çarşafa soktular ya, rahat rahat uyuyorlar tabii. Programda yer alan tüm o gösterişli konuları bu adamların ciddî ciddî tartışacağını düşünmek saflık olurdu zaten. Onun yerine en iyi bildikleri şeyi yapmışlar: uyumuşlar! Aslında resimler bugün İslâm dünyasının içinde bulunduğu durumu pek güzel gösteriyor. Bu saatten sonra fazla bir şey beklememek lazım.
I
Şüphesiz, konferansa Türkiye’den katılanlar da olmuş. Acaba bizden hangi Müslüman düşünürler, âlimler, enteller katıldı? Bizde Müslüman entelektüel ya da düşünür denince benim aklıma hep Fethullah Gülen hocamızın gazetesi Zaman’da yazan Ali Bulaç beyefendi gelir. Ali bey, gazetedeki köşesinde her gün entelektüel muhabbetler uydurmak için bir tarafını yırtan köşe yazarlarına hiç benzemez. Düşünme denilen o zorlu eylemin tam hakkını verir. İşte bir örnek: radikal İslâmcı teorisyenlerden Mısırlı Seyyid Kutub’un idam edilişinin 40. yılı nedeniyle İstanbul’da düzenlenen sempozyumda konuşan Ali bey, modern kadınları "kolay ulaşılabilir ve ucuz" olarak nitelendirmiş. Müthiş bir tespit! Ancak böyle bir düşünür böylesine bir tespiti yapabilirdi. Ne yani, laikler mi yapacaktı?
Zaten Ali Bulaç gibi bir düşünür de ancak Fethullah Gülen gibi bir âlimin gazetesinde yazabilirdi. Nitekim Fethullah hocamız da İngiliz “Prospect” ve Amerikan “Foreign Policy” dergilerinin ortaklaşa düzenledikleri 100 önemli entelektüel anketinde Müslüman Nurcu kardeşlerimizin ısrarla verdikleri oylarla birinci olmadı mı? Prospect dergisinin editörü David Goodhart hoca efendimiz için verilen bazı oyların hackerlar tarafından yaratıldığını söylemiş – resmen Müslümanlara iftira bu! Başka kim birinci olacaktı ki? "Travma geçirenlerin" uydurmacası! Bakın, hocamız 28. olan Samuel Huntington’ı ve 43. olan Francis Fukuyama’yı dahi ezip geçmiş. Richard Dawkins denilen kâfir bile 19. olmuş – beter olsun inşallah! Bir de David Goodhart, Fethullah hocamızı daha bir ay öncesine kadar kimsenin tanımadığını söylemiş. Pöh! Tanımıyorlarsa kendileri kaybederler. O Fethullah hocamız ki, sahip olduğu iman, ilim ve irfan ile CIA ajanlarını bile kendisine hayran bırakmış, dize gelen adamlar yeşil kart başvurusu yaparken kendisine kefil olmuşlardır. Titreyin ve utanın laikler!
Böyle haberleri okudukça kalbim sevinçle doluyor. Heyecandan kendimi tutamayıp bilgisayar karşısında tekbir getiriyorum. Alın size Müslüman kardeşlerimizin kafa yapısına ilişkin güzel bir haber. Bu kafayla bunlar ne yapar? Bir de İkinci Cumhuriyetçi Mehmet Altan'ın Ali Bulaç'a yaptığı şakanın haberini ekleyeyim. Utan Mehmet efendi, utan! Yapılır mı Ali bey gibi "sapına kadar" Müslüman olan adama böyle şaka? Laik misin sen?
II
Geçtiğimiz ay cep telefonuma bir mesaj geldi. Büyük harflerle aynen şöyle yazılmıştı: İhtilale hayır! Cumartesi saat 17’de Taksim Tünel’deyiz. Genç Siviller ile “İhtilale Hayır” deyip İstiklâl Caddesi’nde yürüyeceğiz. Genç Siviller denilen tipleri belki duymuşsunuzdur. Demokrasi ve özgürlük lafları ardına sığınarak AKP şakşakçılığı yapan sözde gençlerin kurduğu bir topluluk bu. Hatta işittiğime göre AKP’den para alıyorlarmış, ama doğru mu bilmiyorum. Haberlerde gördüğüm kadarıyla yürüyüşe katılanların arasında Abdurrahman Dilipak ve Nazlı Ilıcak gibi özgürlük “delileri” de varmış. Tabii, emekli 70’lik paşalar ellerinde mavzerler ve Kırıkkaleler ile darbe yapacaklar ya, koşup gelmiş hepsi.
Genç Siviller kendilerine amblem olarak Converse marka ayakkabıyı seçmişler. Eh, ne de olsa memleketteki tüm demokrasi ve özgürlük düşkünü gençler Converse giyiyor. İnternetteki sitelerinde yazdığına göre bu “siviller” rahatsızlarmış. AKP hakkında bildiri yayınlanır, bunlar rahatsız. AKP cumhurbaşkanını seçemez, bunlar rahatsız. AKP türbanı serbest bırakamaz, bunlar rahatsız. AKP'ye kapatma davası açılır, bunlar yine rahatsız. Ama 1 Mayıs’ta Taksim'de insanlar cop yer, gaz yutar, turistler dövülür; 200'e yakın ülkede kutlanan işçi bayramı Türkiye'de insanlara zehir olur, bu sivil arkadaşlar hiç rahatsız olmaz. Aslında ben de rahatsızım, ama bunların yaptığı yalakalıktan. Nitekim 1 Mayıs’ta milleti döven polisler bunlara hiç dokunmadı bile.
Bu sözde sivillerden bazılarını birkaç ay önce Ürgüp’teki konferansta görmüştüm. Bir baltaya sap olma ve kendince önemli bir şeyler yapma heveslisi üniversiteli tipler. Elbette aralarında bu cahil gençleri kullanıp kendilerine avanta sağlamaya çalışan tipler de vardır. AKP gider, bunlar da biter diyorum.
III
Yine geçtiğimiz hafta bir e-mail aldım. Mailde denildiğine göre Genel Kurmay Askerî Savcılığı Taraf gazetesine 7 Temmuz’da bir baskın yapmayı planlıyormuş. Baskının nedeni Dağlıca haberleri ile olarak Taraf’ın elinde bulunan belgelere el koymakmış. Mailin geri kalanında şöyle yazıyordu:
Aslında amaç Taraf'ı yıldırmak, örselemek, yormak. Bu antidemokratik gelişme karşısında, Taraf okurları olarak gazetemize sahip çıkalım. Gazeteyi çıkaran ekibin morale ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Onları moral olarak desteklemeli ve cesaretlerini ödüllendirmeliyiz.
İKİ VARDİYALI NÖBET (Sabah 11 Akşam 5 / Akşam 5 gece 12)
Baskının yapılması muhtemel tarih olan 7 Temmuz Pazartesi günü toplanalım. Toplantı o günün iş günü olduğu düşünülerek şöyle hesaplandı. İsteyen okurlar sabah 11'den akşam 5'e kadar gelir nöbetini tutar, isteyen akşam 5'den gece 12'ye kadar gelir nobetini tutar. İsteyen sabah 11 den akşam 12 ye kadar tüm gün nöbet tutar.
SAAT 11.00'DE KADIKOY İSKELESİ ÖNÜNDE BULUŞUYORUZ
Bunun üzerine dayanamayıp şöyle bir mesaj gönderdim:
Ben şimdi merak ettim. Herkes baskının 7 Temmuz’da olacağını öğrendi. Ya askerler tarih değiştirip baskını 8 Temmuz’da yaparsa? O zaman 8 Temmuz’da da nöbet tutmak gerekecek mi? Ya da tarihi öne alıp 6 Temmuz’da baskın yaparlarsa? Bence en iyisi Taraf gazetesinin önünde 1 hafta boyunca nöbet tutmak. Bir de nöbet tutacaklar yanlarında bira falan getirsinler. Öyle kuru kuruna nöbet olmaz. Burası ordu mu?
Dalga geçmeyip de ne yapalım? Memlekette savunacak hiç mi adam gibi bir şey kalmadı? Yazıktır. Askerlerin işi yok da, AKP’nin gayri resmî yayın organı Taraf gazetesini mi basacaklar? Benim asıl merak ettiğim, her yerde bulunmayan, fazla satmayan, fiyatı ucuz, arkasında sadece bir yayınevinin olduğu Taraf gazetesi acaba nasıl ayakta duruyor? Bazı tanınmış yazarlarının her ay maaşlarını nasıl ödüyor? En son Radikal gazetesinden Türk Solu'nun “Son Mohikan”ı Murat Belge’yi transfer ettiler. Bu transferin parası nasıl çıktı? AKP’nin verdiği tam sayfa kamu ilanlarından olmasın sakın? Gazetenin başında Ahmet Altan var. Zaten nerede bir Altan ismi geçiyorsa, orada bir sakatlık var demektir. “Gerçekleşmeyen” baskına ilişkin haber şurada.
IV
Ben esas AKP’nin kapatılma davasının sonucunu bekliyorum. Anayasa Mahkemesi’nin tatile girmeyeceği açıklandığına göre, dava en geç ağustos ayı başında sonuçlanır diye tahmin ediyorum. Nitekim AKP de ek savunma yapmak için süre istemedi. Hele şu AKP bir kapatılsın, nasıl bir cümbüş olacak. Bu şakşakçılar önce âdet yerini bulsun diye “demokrasi darbe aldı” deyip tepinecekler, ağlaşacaklar, sonra da biat edecek, yalakalık yapacak yeni efendiler arayacaklar. Hep böyle olmaz mı zaten? Burası Türkiye.