Thursday, May 24, 2007


“VELKAM, VELKAM!” – KISA BİR ŞEHİR TURU

Cuma gününden bu yana günlerim yoğun geçtiğinden bir türlü bloga yazamadım – yorgunluk da cabası. En son dün, komşunun iki Alman kız arkadaşını karşılamaya hava alanına gittim. Kızlar pazar gününe kadar Türkiye’de kısa bir tatil yapmaya karar vermişler. Komşu Londra’da master yapıyor. Kendisi zamanında Londra’ya giderken bana yardım ettiği için ricasını kırmayıp kızları karşıladım. Kızları görünce içimden bir “Abov!” dedim. Sarı saçlı ve nereden bakarsanız boyları 1.85 civarı iki kız. Onlar da hemen geldikleri gün ufak bir şehir turu istediler. “Bu saatte çoğu yer ziyarete kapanmıştır,” dememe rağmen, “en azından etrafı görürüz,” dediler. Böylece kızları alıp akşam üstü Beyazıt -Tophane arası gezdirdim.

Önce Beyazıt meydanına gittik. Beyazıt camisini ve Sahaflar Çarşısı’nı gezelim dedim. Camiye girmeden önce kapıda Türkçe ve İngilizce bir uyarı levhası ile karşılaştık. Ziyaretçilerin adaba uygun olarak camiyi gezmeleri, namaz kılanları rahatsız etmemeleri isteniyordu – özellikle de kadınlardan. Peki nasıl olacak bu iş? Başörtüsü takarak! İsteyen kim? Diyanet İşleri Başkanlığı. Demek ki, kadınlar içeride kafalarını kapatmazsalar, müminlerin bütün namazı "Niyazi" olacak. Kapının yanında başörtüleri vardı, onları alıp kızlara verdim. Camiyi rahat rahat gezdik. Sahaflarda bir kitapçının önüde durduğumuzda Hitler'in "Kavgam" adlı kitabını gösterip "best-seller" dedim. Çok şaşırdılar. Sahafları da kediler basmış. Çarşının önünde kedilere ufak bir yer yapmışlar. Bir tanesi yavrulamış. Ufaklıklar etrafta koşturup duruyordu. Kızlar kedileri pek bir beğendiler.

Ardından Kapalı Çarşı’ya girdik. Esnaf dükkanlarının kapısına çıkmış, bize bakıyordu. Bir yandan da müşteri çekmeye çalışıyordu. “Excuse me”, “Ladies”, “Madam,” sesleri arasında çarşıyı kabaca dolaşıp Ayasofya tarafına yöneldik. Yoldaki restoranlardan da yine aynı “nağmeleri” işittik. Kızların arasında beni de yabancı zannettiler. Sonunda dayanamadım, restoranın önünde bekleyip kızlara seslenen adamlardan birine “Selamünaleyküm, ya Habibullah!” diye cevap verdim. Adam şaşırıp aval aval baktı, sadece “Aleykümselam” diyebildi. Kimisi kızlara komik komik laflar etti, bir tanesi “Are you sisters?” dedi. “Hey Allah’ın molozu herifler!” diye iç geçirdim. Kızlara dönüp, "İşte bunlar maço Türk erkekleri," dedim. Onlar da güldüler. Kim bilir ne düşünmüşlerdir?

Gittiğimiz saatte Ayasofya kapanmış olduğundan Sultanahmet camisine gittik. Tabii, girişte yine aynı levha. Başlarını örterken kızlara “Eee, İslâmi kurallara alışıyor musunuz?” dedim, gülüştüler. Caminin önünde ise seyyar satıcılar ve dilenciler vardı. Çarşaflı bir kadın avluya giriş kapısının önüne oturmuş, gelen geçene elini açıp “bahşiş, bahşiş” deyip uzatıyordu – tipik bir Türkiye görüntüsü. Yerebatan’a kapalı olduğu için giremedik, Topkapı Sarayı’nın önünden Sirkeci’ye seyirttik. Bu arada, sarayın kaç gibi açıldığını öğrenmek için kapıda nöbet bekleyen askerlere doğru gidince, bir tanesi beni yabancı zannedip İngilizce konuşmaya başladı. Üniversite mezunu bir kısa dönem olduğuna şüphe yoktu. Ayrılırken de “iyi akşamlar,” dedi. Kendi askerliğimi hatırladım.

Eminönü’nde seyyar satıcıların arasından yürüyüp köprüyü geçtik. Tophane’de nargile içilen bir yere gittik. Yan yana dizili ufak kafe tarzı, önleri açık mekânlardan birinde oturacak uygun bir yer aradık. Tabii, gene esnafın gayet “samimi” davranışları ile karşılaştık. Bunu gerçekten konukseverlik mi zannediyorlar? Arkamı dönüp kızlar ile konuşurken, amcamın teki sanki arkadaşıymışım gibi kolunu omzuna attı ve bana yer göstermeye çalıştı. Sinirlenmiş bir hâlde “Dur baba, dönecem ben sana,” dedim. Uzak tarafta bir yerde oturup çay içtik, çektiğimiz resimlere baktık.

Dönerken Tophane’den tramvaya bindik. Kızlardan biri benim yanıma, diğeri de (İnka) karşımıza oturdu. İnka’nın yanına oturduğu 20 yaşlarındaki çocuk, kafasını sürekli çevirip yüzünde hafif bir gülümseme ile kıza bakıyordu. “Evladım, vermez o sana, vermez,” diyecektim bir ara. Bu kadar da göstere göstere bakılır mı? Hayatında hiç kız görmemiş sanki. Tren tam Aksaray’da önce ani bir fren yaptı, sonra güm! Bir otomobil ile çarpışmıştı. Kısa sürede kaza yerine millet toplandı, ama sadece tartışmayı izlemek için. İşin uzayacağını düşünüp indik ve Aksaray metrosuna gittik.

Sokakta yürürken iki defa kızlara laf attılar. İlkinde Tophane tarafında iki taksici, kaldırımda durmuş, kızların ardından Türkçe laf ettiler. Adamlara dönüp, “Onlar değil, ama ben dediklerinizi anlıyorum,” dedim – sustular. İkincisinde Aksaray metrosuna doğru yürürken üç serseri kılıklı tip “sorry, sorry,” deyip kızları sıkıştırmaya çalıştılar. Hemen onların olduğu tarafa geçip önlerinden engelledim. Neyse ki, herifler sorun çıkarmadan uzaklaştılar. Tabii ki, her defasında kızlar neler olup bittiğini anladılar. Özür dilemek zorunda kaldım.

Yolda kimi yerlerde kızlara aç aç bakan erkek milletinden utandım. Üstelik İstanbul’dayız, dağ başında değil. Bu insanlar bu kadar mı kadına susamış? Tiplerinden hepsinin doğudan geldiği anlaşılıyordu. Bizim buralar böyleyse, acaba oralar nasıl? İşte televizyonlar bu sefil tiplere baldır bacak yayını yapıyor, onları besliyor, resmen azdırıyor. Adamlar doğdukları günden bu yana doğru düzgün kadın görmemişler ki! Kadın namına bildikleri sadece orası burası kapalı birtakım insanlar. Muhtemelen, adam gibi bir kadın-erkek ilişkisinin olmadığı, hatta flört denilen şeyin ahlâksızlık ve namus kirlenmesi olarak görüldüğü bir yerden gelen bu insanlardan nasıl bir davranış beklenebilirdi ki?

Daha siz namus diyerek kadınları kapatın, milli değerlerimiz diyerek her türden geri geleneği besleyin bakalım. Bunlar sadece hasta insanlar yetiştirmeye yarıyor. Çok önceden ev sahibem Metty’nin İzmir’de başına gelenlerden bahsetmiştim. Bir değişiklik var mı? Türkiye Avrupa Birliği’ne girecekmiş. Babayı girer! Kızıyoruz efendim!

10 comments:

Anonymous said...

Memleketimize hosgeldiniz efendim. Rahatsizligin sadece kadinlara verilmedigini anlamak bakimindan mesela gece 1-2 civari Elmadag'dan Taksim'e yurumenizi, meydanda dolanmanizi ve kac kisinin size 'hello my friend' dedigini, saat sordugunu, "Taksim'e nereden gidilir" dedigini sayabilirsiniz. Parisien'in onundeki kasketli 'hello my friend'ciye bosuna "ben Turkum" demekte acele etmeyin, Ingilizce lafini bitirinceye kadar duymuyor. Bekleyin, lafini bitince soyleyin -- hem taksiciler filan daha cok guluyor oyle yapinca. Donmeler "nereye gidiyosun hayatiiim" diye laf atarlarsa 'doner yemeye gidiyorum' demenizi tavsiye ederim, ben bir iki kere yaptim cok hoslarina gidiyor gulmekten oluyorlar (cesaret edip 'siz simdi donme oldugunuz icin mi donere guluyorsunuz?' diyemedim daha).

Tekrar memleketimize hos geldiniz, hali filan isterseniz bizim akrabalarin tukanina bekleriz.

Anonymous said...

Bak, bir fikrim var simdi: Erkeklerin gozlerine bir cesit ortu orteceksin. Sadece asagiya bakinca, yurudukleri yer gorunecek. Bir cesit tente. Karsilarinda konusan erkekse, baslarini arkaya atip yuzyuze konusabilecekler. Yok, kadinsa, baslarini egip, hic bakmadan konusacaklar. Basini kaldirana hemen orada 10 falaka ceza. Ortusu transparan olana 50 falaka. Ortusunun kenarindan bakana 25 falaka. Ortuyu kisa tutana 40 falaka. Bu nerede olacak? Amazon Cumhuriyeti'nde. :oP

Anonymous said...

Ay, anonim cikan bendim. Yanlislikla tikladim, gitti! :o)

www.elifsavas.com/blog

bliyaal said...

Bülent bey, o dediğiniz tipleri arada ben de görüyorum, ama bir şey yaparlar diye tırsıyorum. Kimileri resmen dönme olduğunu göstermeye çalışıyor. Hoş, bugüne kadar laf atan olmadı ya. Yalnız, “döner” lafını öyle bir durum olursa söyleyebilirim belki diyorum. Dükkan nerede? İndirim var mı? İhtiyacımız olabilir. Hiç belli olmaz.

Elif, sen gene insaflı davranmışsın. Bak, kitaba göre zinanın cezası 100 değnek. Bazıları recm cezasına kadar gidiyor hatta. Ben hâlâ çok önceden yazdığım toplama kampı ve kısırlaştırma önerisine sıcak bakıyorum. Memleket rahat nefes alır. Şöyle toplu bir temizlik yapsak kötü mü olur? Üstelik ırkımız güzelleşir efendim :) Vallahi arada ciddi ciddi düşünüyorum :)

Özge, hayranların artmış :) Çocuk kaç yaşındaydı bari? Kim bilir nasıl yaşayan, neler düşünen biri? Eğitimi nasıl? Şaka bir yana, bazı tiplerin ne yapacağı hiç belli olmaz. Kimi zaman sadece laf atmakla kalmaları bile büyük bir şans oluyor. Düşünüyorum da, evvelki gün yürürken ya laf atmaktan daha fazlasını yapmaya kalkışsalardı? Eskiden de böyle miydi sokaklar, yoksa şimdi mi böyle oldu?

Bijou said...

Merhaba,

Bu 'turun" neden bu derece kaba ve ac oldugunu guzel tespit etmissin. Bunu anlamak icin 2 alman guzeli kizla o mekanlarda tesrif etmeye de hacet yok, gazetelerimizin 3.sayfalari envai cesit tecavuz, taciz haberleri ile dolu malesef.

Benim anlamadigim bunu bizim eu'ya girmemiz ile nasil bagdastirdigin? Turkiye'ye icin hayirli olanin EU'na girmemek, hele hele girmek icin taviz ustune taviz vermemek olduguna inaniyorum bu ayri mevzu, hic girmeyecegim. Ama sakin 'avrupali cok medeni, biz degiliz' ajitasyonu yapmayalim. avrupalilar icinde de bu tur curuk elmalar var, buna en yakin ve guzel ornek eurovision a katilan gruplar ve onlari destekleyen kitle idi. bay mi bayan mi belli olmayan, her taraflarindan cirkinlik fiskiran bi kitle gorduk orada.

Anonymous said...

ne kadar kendi değerlerinize yabancısınız, bahsettiğiniz olumsuzlukları kimse tesvip etmez ama inanca saygınız olsa, cami kurallarını ve namaz kılanların namazlarının niyazi olacağı yollu alayları yapmazdınız..

bliyaal said...

Bijou; Kastettiğim, AB’ye girmek isteyenlerin Türkiye’de bu türden şeylerin olduğunu görmezden gelmeleri. En azından, bu konularda oradaki rahatlık veya hoşgörü bize kıyasla daha fazla. Eurovision’a katılanlar ile Avrupalılar da dalga geçiyorlar, zaten eski özelliği hiç kalmayan bir yarışma oldu. Ben ABBA’yı hatırlarım hep. Bana göre, Türkiye’deki cinsellik namına olan olumsuzlukların hepsi, bu garip geri yapının kendisinden kaynaklanıyor. Böylece bastırılmış cinsel güdüler suça kadar gidiyor. Daha açık bir toplumda bu kadar libido birikimi olmaz.

İsimsiz arkadaş; Benim aklıma takılan, başı açık olmaktan başka bir özelliği olmayan bir kadının, namaz kılan bir kişinin namazını nasıl bozacağı? Aynı mantıkla düşündüğümüzde, erkeklerin de camiyi başları kapalı gezmeleri gerekmez mi? Zira namaz kılan kadınlar da var. Böyle yapmakla din sadece kıt bir şekilciliğe indirgenmiş olmuyor mu?

Bijou said...

Merhaba tekrar,

Peki ulkem'zde AB'ye girmek isteyenler kim? Basta Tusiad, sonra AB'nin ordunun siyaset uzerindeki etkisini kiracagini dusundugunden ulkede rahatca takiyye calismalarina devam edebilecegini sanan yesilci kesim, leyla zana'lar gibi boluculer ve ab'ye girince rahatca ab ulkelerine gidip, is bulabilecegini sanan saf ve bilgisiz halkimiz, hmm bi de bu ulkeyi 3.dunya ulkesi gorup batiya oykunen ve yucelten kimliksizler. Kabul bende ilk baslarda bu uyeligi destekliyordum ama bilinclenince insan portreyi ayan beyan goruyor. gelelim sadede,' Kastettiğim, AB’ye girmek isteyenlerin Türkiye’de bu türden şeylerin olduğunu görmezden gelmeleri' bu cumlen pek bir sey ifade etmiyor cunku yukardaki bahsetmis oldugum 'isteyen' kitle zaten kendince hedeflere focus olmus, bencil bir zumre. o olaylari yapan kiro kesimi gormezden gelerek yasiyor. Bknz: Gokdelen- tahsin yucel

eurovison eksik bir ornek oldu. 6 ay gibi bi sure UK de yasadim ve kent bolgesinde belirli bi saatten sonra sokaklarda ickili, taskin, kaba ve saldirgan gezen insanlara sahit oldum. hele hele londra'da bu durumun daha da vahim oldugunu seninde bilmen gerek. demem su ki kirolugun milliyeti yoktur.

Anonymous said...

Bliyaal bey,

Bülent bey, o dediğiniz tipleri arada ben de görüyorum, ama bir şey yaparlar diye tırsıyorum.

Valla o dedigim guzergahtan o saatte belki yuz defa yurmusumdur son senelerde, sadece iki defa "lan n'oluyoruz" diye dusundum. Ikisinde de karsi taraf o tarif ettigim donme veya 'gel arkadas olalim' insani degildi, alkol disi birseyin etkisinde oldugunu dusundugum belki 20'nin alti cocuklardi (birsey olmadi). Tirsilacak birsey yok otekilerde. Hatta bazen o "hello my friend" adamlarinin ustune gidiyorum "lan tut ki yabanciyim, ne yapacaktin bana anlat bakiim" diyorum bu sefer onlar "ya abi ya birak ya ekmek parasi ya" filan pozuna giriyorlar. Donmelere beklemedikleri birsey soylerseniz erkek sesiyle cevap verebiliyorlar bazen, "yok istemiyorum, hadi dikkatli olun, hayirli isler" filan demistim bir iki kere, onlar da sasirip erkek sesi cikartmislardi. Yalniz tabii bu onlar tehlikesizdir demek degil, sadece durup dururken kendilerine bulasmayan kimseye saldirdiklarini gormedim demek.

Kimileri resmen dönme olduğunu göstermeye çalışıyor. Hoş, bugüne kadar laf atan olmadı ya.

Son bir birbucuk sene icinde mobil donmeler cikti bir de, kaldirima yanasip yuruyen adamlara sarkiyorlar. Otekiler hep vardi da, bunlar yeni galiba. Memleket ilerliyor valla.

Yalnız, “döner” lafını öyle bir durum olursa söyleyebilirim belki diyorum.

Ben onu lafi bilerek etmiyordum ki? Hakikaten doner yemeye gidiyorum Taksim'e. Komik geliyor onlara belki cunku normal insanin o saate evinden cikip doner yemeye gidecegini dusunmuyorlar, orada o saatte dolasan daha az masum seyleri icin dolasir diye alismislar belki. Belki laf attiklari insandan cevap yerine kufur bekliyorlar, bilmiyorum.

Dükkan nerede? İndirim var mı?

Hay Allah, soytarilik yapmaya calismistim orada. Hani bu memleketin bu hallerine hayret ediyorsaniz turistsinizdir, velkam velkam size hali satalim diye. Yok dukkan mukkan. Bizim turistik halicilardan cok memnun kalip, gordugu muameleden dersler cikartmaya calisan bir adamin yazisina link vereyim bari.

gaykedi said...

geçen aylarda amerikalı kız arkaşımızı nakharla ist. gezdiriken bizde az macera yaşamadık, kadıncağıza taksimde restoranın tuvaletinde tecavüz edeceklerdi ayol !

cinsel devrim istiyoss, darbecilerrr askeri darbe yapacağınıza cinsel darbe yapın, cinsel darbeee :)