Thursday, November 09, 2006




STEPHEN KING IMZA GUNU

Bir kitap duskunu olarak hemen hemen her hafta Oxford Street ve civarindaki kitapcilari ziyaret ederim. Oxford Street bizim Bagdat Caddesi'nin Ingiliz versiyonu sayilabilir. Her defasinda kitap almasam bile, en azindan son cikan kitaplari gorme imkanim oluyor. Zira buradaki kitapcilar Turkiye'deki gibi degil. Iceride gezerken istediginizi kitabi alip bir kosede okuyabiliyorsunuz. Kimse size neden kitabi o halde okudugunuzu ya da okumak icin satin almadiginizi sormuyor. Bu da, kitaplari her defasinda satin alma imkani olmayan ve okuma isini genelde belese getirmeye calisan benim gibi firsat duskunu kisiler icin iyi bir imkan yaratiyor. Her kitapcida ziyaretcilerin kitaplari okumalari icin konulmus olan koltuklar var. Istediginiz kitabi alip bu koltuklarin birine oturuyorsunuz ve rahatsiz edilmeden okuyabiliyorsunuz. Hatta oturacak yer yoksa yere oturabiliyorsunuz. Sahsen bu sayede birkac cilt Orumcek Adam bitirmeyi basardim.

Gecen hafta rutin ziyaretimi gerceklestirirken, Oxford Circus metro istasyonunun yakinindaki Borders kitabevinin girisine Stephen King'in son kitabi "Lisey's Story"i koyduklarini gordum. Iceri girip kitaba soyle bir goz attiktan sonra cizgi romanlarin oldugu ikinci kata ciktim. Yuruyen merdivenlerin karsisindaki danisma yerine soyle bir kagit asilmisti: "Stephen King son kitabi Lisey's Story'i imzalayacak. 7 Kasim. Saat 1-2." O esnada icimden "A-ha! Buna kesinlikle gitmem lazim." dedim. King'in kitaplarini seven biri olarak kacirilmayacak bir firsatti bu. Bir daha ne zaman kitap imzalatma imkani bulacaksiniz? Hem King Turkiye'ye gelir mi? Gelse nasil imzalatacaksiniz? O yuzden "olmazsa olmaz" bir durumdu bu.

Borders'da King'in kitabi yari fiyatina satiliyordu. "Daha sonra alirim." deyip ciktim. Maalesef, cuma gunu gittigimde indirimli kitaplarin bittigini gordum. Yanimdaki arkadasa "Ne yapacagiz?" derken, Piccadily Circus'taki bes katli buyuk Waterstone's adli kitapciya geldik - kocaman bir devlet dairesinin kitapci yapildigini dusunun. Iceride King'in kitabi yari fiyatina satiliyordu. Kitaplar konusunda takintim oldugu icin, kitabi almadan once her tarafini evirip cevirip bakiyorum. En ufak bir cizgi, kirisiklik ya da burusma olursa almiyorum. Raftaki kitaplari tek tek inceleyip, alt kattaki raflara da baktiktan sonra, aralarindan en uygun gordugumu satin aldim. Daha sonra cikip bir bara gittik. Elimde kitap oldugu icin, nereye gidersem dikkat ediyordum. Millet ile konusurken bile arada kitabi yokluyordum. Geceleyin baska bir arkadas ile bulusup bar-gece klubu tarzi bir yere gittim. Cuma gunu oldugu icin herkes disariya dokulmus, icip dansedip duruyordu. Arkadas ile barda konusurken, yanimizda danseden gruptaki kizlardan bir tanesi, ickiyi agzina fazla doldurdugu icin icemeyip fiskirtti. Birkac damla da posetin icine girip kitaba geldi ve leke birakti. Tabii, bir hayli sinirlendim. Biraz da ickili oldugum icin kafam hafiften dumanliydi; kiza gidip bir-iki laf edecektim ki, kendisi gelip ozur diledi. Ben de biraktim - hem yaninda arkadaslari oldugu icin dayak yeme ihtimalim daha yuksekti.

Imza gununun oldugu sali gunu uykumdan feda edip erkenden kalktim ve yola koyuldum. Metro istasyonundan indikten sonra dogruca kitapciya gittim. Bizim Turkiye'deki gibi dusundugum icin, kitapcinin onunde erkenden kuyruk olacagini umuyordum. Ancak bekleyen kimse yoktu. Ben de vakit gecirmek icin diger kitapcilari gezmeye karar verdim. Fakat kitaplara daldigim icin zamani unuttum. Saate baktigimda 12.10 oldugunu gordum ve aceleyle Borders'a gittim. Zira her halukarda bir kuyruk olacakti. Ancak binanin onunde kuyruk yoktu. "Ne is bu?" deyip ikinci kata ciktim. Orada da bekleyen fazla kisi yoktu. Ama en ust kat olan dorduncu kata ciktigimda, kitap raflarinin arasindan dolasan upuzun bir kuyruk oldugunu gordum. Bir kat asagiya inip yuruyen merdivenin basindaki gorevliye kuyrugun nereden basladigini sordum. Bana ust kata gitmemi soyledi ve biletimin olup olmadigini sordu. "Ne bileti?" diye sorunca, kitabi satin alanlara imza kuyrugu icin bilet verildigini soyledi. Tabii bunu duyunca icimden kufur ettim, cunku bilet alabilmek icin kitabi yeni bastan satin almam gerekiyordu. Biletleri de imza gununun oldugu gun veriyorlardi. Ama imza icin elimdeki tek firsat buydu. Soylene soylene kasalarin oldugu en asagi kata inip kitabi satin aldim - en azindan 3 pound indirim yapiyorlardi. Kasalarin basinda duran bir gorevli, kitabi alanlara bilet veriyordu. Benim de aldigimi gorunce "Imza icin bilet istiyor musunuz?" diye sordu. Ben de "Elbette!" dedim. Bileti verdikten sonra soyle ekledi: "Maalesef, bileti almaniz kitabi imzalatacaginizi garanti etmiyor." Ben de "Pekala!" deyip yeniden bir kufur ettim.

Yukari cikarken bilet numarasina baktim: 373. Yani onumuzde 372 kisi var! Tekrar kendi kendime soylenmeye basladim. Stephen King 1 saatte bu kadar kisinin kitabini imzalamayi basarabilecek mi? Ikinci kata cikip artik iyice uzamaya baslamis olan kuyruga girdim. Daha ucuncu ve dorduncu katlar var! Kafamdan hesap yapiyorum: "Dakikada 2 kitap imzalasa 1 saatte 120 kitap eder. 3 kitap olsa 180. 6 olsa 360. Ulan bize sira gelmeyecek!" Neyse ki, vakit gecirme sorunu yasamadim. Sirada beklerken yanimdaki raflardan tek tuk kitap alip karistirdim; siir bolumune gelmisim. Charles Bukowski: "Love Is A Dog From Hell"; canim sikildi. Bir tane daha cektim. Shakespeare: "Macbeth"; guncellestirilmis metin ve eski metin birlikte. Bir de Edgar Allan Poe'nun daha once toplu halde yayinlanmamis siirleri. Acaba bunlar Turkiye'de basildi mi?

Arkamdaki sira yavas yavas uzamaya basliyordu, ama benden sonra daha fazla kisi alacaklarini tahmin etmiyordum. Gelenler ellerindeki biletlere bakip "Imza kuyrugu burasi mi?" diye soruyorlardi. Saat 1 olmasina ragmen bir hareketlenme goremedim. 15 dakika kadar sonra bir anons yapildi ve King'in sadece son kitabini imzalayacagi, birden fazla kitap veya baska kitabini imzalamayacagi, kitap imzalatirken yazarla konusulmamasi gerektigi ve isimizi hizli bitirmemiz gerektigi soylendi. Anonstan birkac dakika sonra bir gorevli geldi ve hemen hemen ayni seyleri tekrar etti. "Eh, en azindan bu bize vakit kazandirir" dedim icimden ve kitaplara daldim. Birkac dakika sonra ayni gorevli yine geldi ve ilk cumlesi su oldu: "I'll be completely honest with you." Bunu duyar duymaz "A-ha!" dedim, muhakkak bir sorun vardi. "Su anda yukarida bekleyen bayagi kisi var. Imza alamayabilirsiniz. Eger kitabi geri verirseniz paraniz iade edilecektir." Durum iyi gozukmemesine ragmen beklemeye karar verdim. Giden birkac kisi oldu - ama benim arkamdakilerden! Bu esnada, kitapcinin icindeki Starbucks'dan iki Japon gelip bekleyenlere kahve ve corek satmaya calistilar. Japon kiz gulumseyerek "Kahve!" diyordu. Fazla alan olmadi. Japonlari stadyum onunde bekleyenlere kokorec satmaya calisan tiplere benzettim. Burada kitapcilarin icinde Starbucks ya da ona benzer kahve dukkanlari bulunuyor. Oldukca hos bence. Hem burada bu tarz dukkanlara herkes gidebiliyor; bizdeki gibi sosyetik tiplere mahsus degil.

Bir sure sonra ayni gorevli yine geldi ve sirada bekleyen herkesin imza alabilmesi icin ellerinden geleni yaptiklarini, fakat King'i ancak saat 2'ye kadar tutma imkanlarinin oldugunu soyledi ve ekledi: "Ben de bugun imza alamayacagim, o yuzden sizinle birlikteyim." Artik dediginin ne kadari dogruydu, bilemiyorum. Imzayi alip asagiya inenler, birbirlerine kitaplarini gosteriyolardi. Bekleyenler yaklasik onar kisilik gruplar halinde yukari aliniyordu. Ucuncu kata ciktik ve cocuk kitaplarinin oldugu bolumde raflarin arasinda yeniden kuyruga girdik. Merdivenlere dogru gelmisken bizim gorevli geldi ve "King'i bir sure daha burada tutumayi basardik, buyuk ihtimalle herkes kitaplarini imzalatacak." dedi. Bunu duyan birkac kisi sevicten ellerini cirptilar. Ben de "Oh be! Paraciklari kurtardik." dedim.

Dorduncu kata ciktigimizda fazla bekleyen kisinin olmadigini gordum. "Bu is tamamdir. Buyuk adam nerede?" diye etrafa bakinirken, millet fotograf makinelerini cikartip resim cekmeye basladi. Ben de hemen makineye sarildim. Ancak herkes resim cektiginden ve sira virt zirt ilerlediginden istedigim pozu yakalama imkanim olmadi. Tam makineyi ayarlamisken, siradan birisi kafasini cikartip resim cekiyordu. Yine de, iyi sayilabilecek bir-iki poz yakaladim. Bir ara patlayan flaslardan rahatsiz olan King gulumseyerek saka yollu "Artik cekmeseniz, yetmedi mi?" dedi ve o esnada resmini ceken bir kisiye muziplik yaparak dil cikardi. Ne yazik ki, bu pozu yakalayamadim - biraz daha yakin olsaydim bir. Siradaki bir kadin, elinde fotograf makinesi, heyecanla "Muhakkak resimlerindeki haline benzemiyor, buyuk ihtimalle cok daha farkli." dedi. Bence King tam da kitaplarinda basilan resimlerine benziyordu; tabii daha yaslanmis haldeydi. Amerikalilardan beklenecegi uzere, kendisi oldukca rahat giyinmisti. Gorevlilerden biri, kitabin imzalanmasini istedigimiz sayfasini acmamizi soyledi. Ben de kitabin isminin yazdigi sayfayi actim ve tam benim onumdeki kisiyi imzalarken bir poz daha cektim - gayet iyi bir poz oldu. Benim kitabi imzaladiktan sonra uzatti ve "Thank You." dedi - iste bu kadar!

Asagiya inip imzaya tekrar bir goz attim ve kitabi posete koyup sirt cantama attim. Tam metro girisine gelmistim ki, "Hadi, donup kitapcinin caddeden birkac resmini cekeyim." dedim. Internetteki sitesinden ogrendigime gore, King o aksam baska bir yerde diger bir "biletli" etkinlige katilacakmis - biletler 15 pound imis. Yok artik, Lebran James!

6 comments:

nurdan said...

merhaba,
blogunuzu arkadaşım özgeye yazdığınız yorumlardan farkettim..
stephen kingin imzasını alabilmişsiniz ya değmiş beklemenize.Dediğiniz gibi Türkiyede o kuyruk sabahın körü başlardı ve muhtemelen sıra size gelemeyebilirdi de...
özgenin blogunda link olarak bende kayıtlıyım..uğrarsanız sevinirim..
sevgiler,
nurdan

Tansel said...

Vallahi tebrikler. Ancak konuşamamak ve sadece robot gibi imza atıp gitmek çok anlamsız. Sırf ticarete dökülmüş. Okuyucuyla sıcaklık sıfır. Tam tüketim toplumu...

Tansel
http://iktisatcigozuyle.blogspot.com

bliyaal said...

sanirim, king ile konusulmamasi ve siradakilerden islerini acele bitirmelerinin istenmesi sirada bekleyen cok kisi oldugu icindi. zira king kitabini imzalatmaya gelen hemen herkes ile birkac kelime edecek olsaydi, imza isi saatler surerdi ve bana sira gelmezdi. nitekim sadece 1 saat duracakti. benim tahminime gore toplam 400 civari kisi vardi ve imza isi yaklasik 1.5 saat surdu. her 10 kisiden 5'inin 3 poz resim cektigini dusunursek, king'in yaklasik 1.5 saat boyunca 200 kisi tarafindan 600 defa resmi cekilmis olur. gerci king'in bahsettigim sozleri etmesinin nedeni buyuk ihtimalle o kadar sure boyunca patlayan flaslardan rahatsiz olmasi idi, ama bence kizmaktan ziyade saka yollu takiliyordu. tabii, ancak son kitabin satin alinmasi ile bilet verilmesi tam bir ticaret mantigi. o yuzden ayni kitabi bir daha satin almak zorunda kaldim.

bu arada, king'in BBC Five radyo kanali ile imza gununun ertesi gunu yaptigi bir roportaj var. king'in sitesinde "latest headlines" basligi altinda roportajin linki verilmis. http://www.stephenking.com/ adresinden bakabilirsiniz.

herackles said...

Türkiye'de de durum o kadar vahim değil canım :)
Ben de birçok kitap okumuşumdur İstanbul kitapçılarında, rahatsız edilmeden hem de...

bliyaal said...

hangi kitapcilarmis onlar? isimlerini versen de donunce biz de faydalansak.

seloris said...

süper bir insan bu king yani onun gibi sakat olsam çoktan intihar etmiştim