Thursday, June 28, 2007


EMNİYET KAZA ÖNLEME ÖZEL TALİMATI (TEK ER İÇİN)

Dolapları karıştırırken askerlikten hatıra olarak getirdiğim birkaç parça eşya buldum. Bazıları terhis olurken her şeyi geride bırakırken, ben bir kısmını yanıma almayı tercih etmiştim. Bunların arasında “yapılmaması gerekenler listesi” olarak adlandırılabilecek bir talimatname de var. Resmi ismi “Emniyet ve Kaza Önleme Özel Talimatı (Tek Er İçin)”. Bu listeyi askerliğin başında, yani acemiyken alıyor ve imzalıyorsunuz. Şunu bunu yapmayacağım şeklinde bir taahhütname bu aslında. İçinde yok yok, toplam 63 madde. Ancak eminim ki, bu listeye sürekli olarak yeni maddeler ekleniyordur. Zira askerliğimin sonuna doğru aynı listeyi yeniden verip imzalatmışlardı, ama bu defa 4-5 yeni madde eklenmişti.

Bu listeyi imzaladıktan sonra, artık başınıza askerde ne gelirse sizin suçunuz oluyor. Eh, ne de olsa liste öyle bir düzenlenmiş ki, esas işi askerlik olanların ihmalkârlığı nedeniyle meydana gelebilecek her olay liste dahilinde yer alıyor. Dolayısıyla askerlerin hiçbir sorumluluğu kalmıyor. Eğer askerde bir şekilde “ölürseniz”, sizi “eğitim zayiatı” olarak tasnif ediyorlar. İlginç gelebileceğini düşündüğüm bazı maddeleri aşağıda yazdım, soldaki numaralar maddelerin liste numarası. Kimi yerlerdeki ifade hatalarını da olduğu gibi bıraktım.

2. Dolu tüfekle koğuşa çıkmayacağım.

15. Morali bozuk ve stresli arkadaşlarımı en yakın amirime bildireceğim.

17. Prizlere tel, çivi, kasatura ucu, harbi ve vb. cisimler sokmayacağım.

18. Islak elle priz ve elektrik düğmelerine dokunmayacağım.

19. Kesinlikle tüp gaz düğmeleri ve tüp dedantörü ve bağlı hortumları ile oynamayacağım.

24. Koğuşta sigara içmeyeceğim.

25. Araçlarda sigara içmeyeceğim.

26. Garajda sigara içmeyeceğim.

27. Araçlar benzin ikmali yaparken ikmal yerinde sigara içmeyeceğim.

28. Benzinliğe sigara ile yanaşmayacağım.

29. Yanık sigarayı görev odasına ve pencereden dışarıya atmayacağım.

32. Terli terli su içmeyeceğim.

33. Reçetesiz ilaç kullanmayacağım.

35. Yüzme bilsem dahi, deniz, gölet veya her türlü akarsuya rütbeli personel başımda olmadan ve izinsiz girmeyeceğim.

36. Derin nehir ve derelerde izinsiz ve rütbeli nezareti olmadan yüzmeyeceğim.

37. Hamamda arkadaşlarıma şaka yapmayacağım.

38. Kalorifer kazan dairesine inip vanalarla oynamayacağım.

40. Kesici, delici, küt cisim ve malzemelerle şaka yapmayacağım.

41. Her türlü psikolojik sorunumu amirime bildireceğim.

42. Ailevi problemlerimi ilk amirime bildireceğim.

43. Parasızsam amirimden isteyeceğim.

44. Araçların yakınında ve altında yatmayacağım.

51. Ambülans gibi kapalı araçların içinde çalışırken uzun süreli oturmayacağım ve uyumayacağım.

55. Et kıyma makinesini kullandığımda et emniyet hunisini takarak, tahta ve tokmakla etleri iteceğim.

58. Hamamda daima kayabileceğimi düşünerek itinali yürüyeceğim.

60. Elektrik direklerine tırmanmayacağım.

61. Şehir içinde karşıdan karşıya geçerken üst geçitleri kullanacağım. Üst geçit yoksa ışıklı yaya geçitlerini kullanacağım.

Liste aynı zamanda askerliğini yapanların nasıl bir zekâ seviyesine sahip olduğunu da gösteriyor. Hatırlıyorum da, acemiliğimi yaparken bize “uzun dönem askerlerin eğitildiği bölüklerde dayak var,” diyorlardı. Biz de “nasıl olur böyle şey?” diyorduk. Ama sonra acemiliği bitirip yeni bölüklere gidince nedenini anladık. Çünkü öyle aptal, öyle şark kurnazı tipler var ki, ancak onlara sert davrandığınız vakit sizin emirlerinizi yerine getiriyorlar. Eğer yumuşak davranırsanız, iyi niyetinizi istismar ediyorlar ve sizi adam yerine koymuyorlar. Askerde acemilerin en çok sözünü dinledikleri adam, onlara en çok eziyet edendir. Bunlar sadece ve sadece otoriteye saygı gösteriyor ve ona boyun eğiyorlar – Türk halkının askerlere olan “sempatisini” bilirsiniz.

Bütün bunlar da Türk insanının nasıl bir zihin seviyesine sahip olduğunu, Türkiye’de demokrasinin neden işlemediğini pek güzel gösteriyor. Emin olun, Türkiye diktacı bir rejim tarafından yönetilse, halk pek çok konuda daha “medenî” davranacaktır. Öyle görünüyor ki, bu halka tahakkümün yaptırmayacağı şey yok!

1 comment:

Anonymous said...

Bliyaal'in çok haklı tespitine katılmamak olası değil. Çoğunluk; ne kadar bağırırsan, ne kadar eziyet edersen o kadar sözünü dinliyor. Bu garip gelmiyor pek. Ailede başlayan baskı süreci okulda perçinleniyor. Sonra da askere gidiyorsanız, deneyiminizle aynı şeyi tekrarlıyorsunuz. Güç'e biat...

Benim askerlikteki tespitim, Türk halkının bencil olduğuna yönelik. "Önce ben, sadece ben, hep ben". Bu bir genelleme, evet. Tüm halk için söylenebilir mi? Belki de hayır. Ancak, bu tespitimin doğruluğu çoğu zaman sivil hayatta yaşadıklarımla doğrulanıyor.

Bir mizahçı için çok iyi malzeme olan asker ocağı, bir sosyolog için de önemli bir çalışma alanı olsa gerek. Askerlikle ilgili sosyolojik bir çalışma var mıdır, merak ediyorum.