Tuesday, July 17, 2007


UÇ TAYYİP UÇ!

Cumhuriyet gazetesinde bu pazar günü Tayyip Erdoğan ile ilgili bir haber vardı. Erdoğan’ın serveti 11 yılda 1.7 katrilyona ulaşmış! Okuyunca “Vay anasını!” dedim. Görünüşe göre, Tayyip efendiye Allah “yürü ya kulum” değil, “uç oğlum uç,” demiş. Asgarî ücretin 500 lira civarında olduğu bir ülkede hünkar Recep “bireysel kalkınma” gerçekleştirmiş. Tabii, bu meblağ Erdoğan’ın “bilinen” servetine ait. İşte haberin tamamı:

Tayyip Erdoğan’ın serveti 11 yılda “355 kat" arttı. 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na başlarken 5 bin 110 YTL’si olan Erdoğan’ın serveti, 2005 yılında başbakanlık koltuğuna otururken 1 milyon 780 bin YTL’ye ulaştı. Erdoğan’ın 4 yıllık belediye başkanlığı döneminde ise serveti 10 kat arttı. Çocukları 1 trilyona villa, 2.5 milyon dolara gemi alırken, Erdoğan hakkındaki haksız malvarlığı davasından iktidarı döneminde beraat etti.

Erdoğan’ın kendi beyanlarına göre serveti incelendiğinde, her yıl katlanarak arttığı ortaya çıkıyor. Erdoğan’ın 1994 yılında belediye başkanlığına başladıktan sonra verdiği 15 Nisan 1994 tarihli mal bildirimine göre 5 bin 110 YTL’si vardı. Bu bildirimden 9 ay sonra verdiği beyanda ise, serveti 8 bin 450 YTL’ye yükseldi. Erdoğan’ın serveti her yıl bir önceki yıla oranla katlanarak artarken, mahkûmiyeti nedeniyle belediye başkanlığından ayrılmak zorunda kalmıştı. Erdoğan’ın belediye başkanlığından ayrıldığı 1998 tarihinde verdiği mal bildiriminde ise serveti 66.5 bin YTL’ye yükselmişti. Dolayısıyla Erdoğan’ın serveti, başkanlığa başladığı tarihten bıraktığı tarih arasındaki 4 yıllık sürede 11 kat artmıştı.

2001 yılında AKP Genel Başkanı sıfatıyla verdiği mal beyanında ise, Erdoğan’ın 738 bin YTL’si bulunuyordu. 2005 yılında başbakan olarak kendisinin açıkladığı serveti ise 1 milyon 780 bin YTL’ye ulaşmıştı. Belediye başkanlığına başladığı 1994 yılındaki 5 bin 100 YTL’si dikkate alındığında, Erdoğan’ın serveti 11 yılda “355 kat” artmıştı.

Erdoğan hakkındaki haksız malvarlığı edindiği gerekçesiyle açılan davadan da AKP iktidarı döneminde kurtuldu. Davanın iddianamesinde malvarlığındaki 256 bin YTL’lik bölümünün haksız edinildiği savlanıyordu.

Başbakan Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın üzerinde kayıtlı bir evlerinin bile olmaması dikkat çekiyor. Başbakan Erdoğan’ın oğulları Ahmet Burak ile Bilal Erdoğan ise 2006 yılında İstanbul’da 1 milyon YTL’ye villa satın aldılar. Küçük oğlu Bilal Erdoğan ayrıca eşi Reyyan Erdoğan ile birlikte 261 bin 500 dolara ABD’de bir ev sahibi oldular.

Başbakan Erdoğan’ın olduğu Ahmet Burak, Erdoğan’ın başbakanlık koltuğuna oturduktan sonra kurduğu Yenidoğan Gıda A.Ş.’de 2005 rakamlarıyla “500 milyon lira dolayında maaşla” çalışıyordu. Oğul Erdoğan’ın yüzde 50 hissesine sahip olduğu MB Denizcilik Taşımacılık Limited Şirketi, Safran 1 adlı kuru yük gemisini satın aldı. 95.54 metrelik, 4 bin 300 tonluk gemi 2 milyon 350 bin dolara mal oldu. Geminin 500 bin dolarını peşin ödeyen oğul Erdoğan, geri kalan kısmını 36 ay taksitle ödeyecekti.

Hatırlarsanız, Erdoğan’ın büyük oğlu Ahmet Burak bundan birkaç sene önce ehliyetsiz araba kullanırken ses sanatçısı yaşlı bir kadını ezerek öldürmüştü. Ne oldu bu iş? Dava falan? En son – şimdilerde AKP’ye destek veren sefil Hürriyet gazetesinde okuduğumda – olayın meydana geldiği yerdeki kanıtlar Büyükşehir belediye ekiplerince “yok edilmişti.” Herhalde Ahmet efendi kadıncağızı öldürmenin hesabını öte tarafta Allah’a verecek!

Yine hatırlarsanız, Erdoğan “askerlik yan gelip yatma yeri değildir,” demişti. Ama gene öğrendiğimize göre, kendisi küçük oğluna “çürük raporu” aldırmış. Niye acaba? Askerlik yan gelip yatma yeri olmadığı için mi? Belki oğlu orada yan gelip yatacaktı! Bunu öğrendiğim günlerde okulda çok sevdiğim bir hoca ile konuşuyordum. Kendisi AKP’yi hiç sevmez. “Hocam,” dedim, “Erdoğan’ın küçük oğlu çürük raporu almış.” Kızarak cevap verdi: “İbne raporu alsın!”

Bir de aklıma çok takılan bir şey var. Abdullah Gül’ün karısının ismi “Hayrünisa”; kızının ismi ise “Kübra.” Erdoğan’ın kızının ismi de “Sümeyye.” Bunlar Türk isimleri mi Allah aşkına? Apaçık Arap isimleri bunlar! Nedir bu Arap hayranlığı? İnsan Türk olmaktan bu kadar mı nefret eder? Bu kadar mı utanır? Bunlar resmen kendilerini Türkiye Cumhuriyeti’nin bir üyesi olarak görmüyorlar.

Önümüzdeki pazar günü AKP’ye, Erdoğan’a, hatta Bülent Arınç’a – hem de samimî olarak – oy verecek insanlar var. Bence AKP’ye oy veren bir insan ancak iki şeyden biridir: Ya bir aptal ya da bir üçkağıtçı. Bundan başka mantıklı bir açıklama olamaz. Bunların yaptıkları rezillikleri gördükten sonra, aklı başında ve kendine saygısı olan hiçbir insanın bunlara oy vereceğini zannetmiyorum. Üçkağıtçılar başka tabii; onlara biraz menfaat gösterin, CHP’ye de oy verirler. Kızıyoruz efendim!

2 comments:

Goddess Artemis said...

Türk olmakla övünseler bile, ne fark eder Tanrı aşkına?! Ümmetçilikten, cemaatçilikten bir adım öteye gidememiş yoz ve kaz kafaların [yani Mustafa Kemal devrinde, Mustafa Kemal'i tasvip etmeyenlerin] torunları işte! Ne bekliyordunuz ki? Normali bu!

Esra said...

Simdi daha da guclu secildikten sonra serveti 5000 kat artar herhalde.