Thursday, August 09, 2007


ÜSLUP MESELESİ

“İzlenimler” adlı arada takip ettiğim bir site var. Bir süre önce sitenin sahibi Fethi bey internet günlüğü sayılabilecek “Robdöşambr” adında yeni bir site açtı. Son yazılarından biri, benim okuldan şahsen tanıdığım bir hocanın yeni çıkan kitabı üzerineydi. Hoca, Fethi beye kitabını imzalayıp göndermişti. Bunun üzerine ben de bir yorum bıraktım. Ardından olan oldu.

Daha önce İzlenimler sitesinde “atıştığımız” bir kişi benim yorumuma konu ile ilgisi olmayan bir yorum bıraktı. Ben de cevap verdim. Biz yazışmayı sürdürürken, İzlenimler sitesinde atıştığım bir diğer kişi de olaya dahil oldu. Her ikisi de daha önceden söz konusu sitede bana karşı sert üsluplar ile yazmışlardı. Aynı davranışı sürdürdükleri için aramızdaki yazışmanın üslubu da giderek sertleşti.

Neler olduğuna dair bir fikir vermek için yorumların bir kısmını buraya aktarayım dedim:

* * *

1. bliyaal

valla iyi ki yazmışsınız fethi bey. ben de okula gidince murat hocaya bir uğrarayayım da, bana da bir tane imzalayıp versin. severim kendisini, esprili hocadır. gerçi zamanında bana matematiksel iktisat dersinden zayıf vermişti, ama olsun.

2. manyakadam

senin gibilere diploma veren universiteler bu hale getirdi memleketi zaten. cahil zibidi.

3. robdoshambr

Bliyal,

Murat beye benim selamımı da söyle, epeydir yüzyüze görüşemiyoruz. Sayesinde epey matematik çalışmışsındır, bugün değerini daha iyi anladığını zannediyorum

Manyakadam,

Ne alakası var, saçmalamışsın. Lütfen biraz daha nezaket, görüşlerine katılmasan da kırıcı olmak zorunda değilsin. Kalpakları değişiriz sonra.

FST

4. manyakadam

Fethi efendi, bu adamin burada dediklerinde bisey yok tamam. Ama eski dediklerini bir gozden gecir mutlaka bana hakverirsin. kendisi bir numarali ozentici ve hatta birazda cokbilmistir. zibidiligini de ben demiyorum, kendi sitesindeki resmi diyor. inanmayan baksin. ama yinede derseniz ki baska yerde yazdigi baskadir buradaki baskadir, o yuzden yeni sebeb dogmadan bisey dememek daha iyi olur, sizde haklisiniz. caniniz sagolsun.

6. bliyaal

Fethi bey,

Murat hoca vizede zayıf vermişti, ama finalde geçmeyi başardık. Merak etmeyin, okula gittiğimde selamınızı iletirim. Biz de uzun süredir oturup sohbet etmemiştik, vesile olur.

Manyak bey kardeşim,

Senin gibi düşünmeyen insanlara karşı hoşgörülü olmayı öğrenmen gerekiyor. Kaldı ki, dış görünüşe bakarak insanları yargılamak gibi insanlığın ilkel dönemlerine ait marazları bünyende taşıyorsun. Cemil Meriç “İnsana saygı ona tahammülle başlar,” der. Görünen o ki, henüz bu olgunluğa ulaşamamışsın; yaşın küçük olsa gerek. Büyüklerine karşı saygılı olman lazım.

Görüyorsunuz işte Fethi bey, zamane gençlerinde adab-ı muaşeret hiç kalmamış.

7. manyakadam

bliyal veledi, sen hele beni bir kenara birak, benim oglan bile gozu kapali dover seni. hatta hastanelik eder. sen kime kucuk diyorsun? ayrica bu medeniyet ayaklarinida birak. biz gorduk gecen seferden senin ne kadar medeni ve basklarina hosgorulu oldugunu. isine gelince kiviriyorsun degil mi?

fethi bey, bu bliyalmidir nedir, eger cizgiyi dahada asacak olursa yorumlarini yayinlamamanizi rica edecegim. surada iki kelime konusuyoruz soytariligin luzumu yok. birde utanmadan insana saygidan bahsediyor velet yahu.. tanimasak neyse..

8. bliyaal

Manyak bey kardeşim,

Oğlunuz varmış, Allah bağışlasın. Demek “seri üretime” geçecek kadar büyükmüşsünüz. İnşallah size çekmez, ahlâklı yetişir; medenî bir insan olur. Zaman kötü, gençlerin ahlâkını bozan çok şey var.

Fethi bey,

Eğer haddi aştıysak affola; ne yapalım, çocukla çocuk oluyoruz arada.

9. fatih demir

Manyakadam Abicim,Allah askina birak su kisiliksiz seyi…Bunu da bosu bosuna demiyorum…

Bak abi sana yukarda ne demis : “dış görünüşe bakarak insanları yargılamak gibi insanlığın ilkel dönemlerine ait marazları bünyende taşıyorsun.”

Ama ayni seviyesiz ve kisiliksiz insan kendi blogunda bak ne demis : ““Modern” dedim, çünkü başörtüsünün geri bir inancı temsil ettiğini düşünüyorum……………….

……………Giysiler ister istemez insanların nasıl düşündüğünü de gösteriyor. Kot pantolon giyen, makyaj yapan bir kız ile, siyah çarşaf giyen ve yüzünü göstermeyen bir kızın aynı inançlara ya da ideolojiye sahip olduğunu söyleyemezsiniz. Metallica tişörtü giymiş, siyah kot pantolonlu, spor ayakkabılı ve uzun saçlı bir erkek ile, kumaş pantolon ve gömlek giymiş, ayağında makosen ayakkabılar olan ince bıyıklı bir erkek için de aynısı geçerlidir.”

Yani bu kadar olur ya….

Insanlik hakkinda en son konusacak kimse herhalde budur… Ama yaptiklari bu kadar da degil….
Yukardaki kosesinde kendine bliyaal gibi ibranice koklu kelimelerle tanimlamakta bir sakinca gormeyen bu insanlikla alakasi olmayan “sey” sonra utanmadan Basbakan ve cevresi icin : “Bir de aklıma çok takılan bir şey var. Abdullah Gül’ün karısının ismi “Hayrünisa”; kızının ismi ise “Kübra.” Erdoğan’ın kızının ismi de “Sümeyye.” Bunlar Türk isimleri mi Allah aşkına? Apaçık Arap isimleri bunlar! Nedir bu Arap hayranlığı? İnsan Türk olmaktan bu kadar mı nefret eder? Bu kadar mı utanır? Bunlar resmen kendilerini Türkiye Cumhuriyeti’nin bir üyesi olarak görmüyorlar.” demis…..

Yani kisliksizlik diz boyu….Bir de gormemis gibi kosesinde hala diyar-i kufurde falan diye yazdiktan sonra bir de “simdi de istanbulda” yazmis…Madem istanbuldasin niye londradayim diye yaziyon…

Ama cevap verirse utanmadan daha diger pisliklerini de yuz onune cikarir gerekli cevabi veririm bu utanmaza…bu kadar olur ya!!!

10. manyakadam

sagolasin fatih demir hizir gibi yetistin. hakkaten laf anlamaz bu. bir de bana seri imalat falan demis valla kan sicradi beynime. terbiyesiz herif. simdi yanimda olucakti oglanada birakmaz kendim dokerdim 32 disini kafir kilikli serserinin.

neyse bak sana ne diyecem.. gecen gunu corlulu ali pasa medresesinin ordan az beyazita dogru gidince sol tarafta bir cami var ona girmistim. baktim icerde bir grup genc sunneti bitirmisler daha farza durmamislar. iclerinden bir tanesi vardi uzun sacli kupeli top sakalli diyeyim gerisini sen anla. demesin mi yanindaki arkadasina kametle diye. sonra cemaat yaptilar farza durdular ben de sunneti sonra kilarim diye durdum bunlarla. hem de tam bu uzun saclinin yaninda!

bu senin bliyal serserisinin abdestle namazla isi olsa zaten arada camiyede girerdi boyle seyler yazmazdi. ama bu da masabasindan halka akil veren ankara kafasindan ne beklersin ki fatih evladim?

11. bliyaal

Fatih bey kardeşim,

Bloğumun gizli takipçisi olduğunuzu bilmiyordum.

Dış görünüşün “düşünceyi” göstermesi başka, birisinin dış görünüşüne bakarak ona “zibidi” demek başka. İlki bir tespit, ikincisi bir aşağılama. Alıntı yapılan cümlelerimde de bir tespiti açıklıyorum ve “ideoloji” kelimesini kullanıyorum. Diğer yazdığım şeylerde de kendi “düşüncemi” söylüyorum. Bu kadar basit. Tabii, siz başkalarının sizden faklı düşünmesinden son derece rahatsız olduğunuz için, olup biteni kavrayamamanızı ve aradaki farkı anlayamamanızı tamamıyla doğal karşılıyorum.

“bliyaal” kelimesini kullanmam her zaman için eleştirilebilir. Nitekim ben de diğerlerini kullandıkları isimler için eleştiriyorum. Her ikisi de gayet olağandır. Yalnız bu “bliyaal” kelimesini ele alış tarzınız bana biraz sorunlu geldi. Musevilere karşı herhangi bir art düşünceniz varsa bunu açık açık söyleyin – ancak, bunu söylemenin sizin için cesaret işi olduğunu kabul ediyorum.

Diğer yandan, Londra-İstanbul gibi ufak tefek şeyler ile bir yere varılmaz. Cümleyi tamamıyla okuyan zaten İstanbul’da olduğumu anlar. Bu kadar basit bir şey dahi size özentilik olarak görünüyorsa, bu özentiliğin nedenini kendi içinizde aramanız gerekir. Bunun için aynaya baksanız dahi yeter.

Diğer yazdıklarımı – sizin deyiminizle “pisliklerimi” – açığa çıkaracakmışsınız. Düşüncelerime “pislik” dediğinize göre, siz de bahsettiğim “insanlık” durumuna henüz ulaşamamışsınız demektir. Medenî olmak aynı zamanda hazmetmeyi de gerektirir. Ancak siz hazım ilacı yerine “müshil ilacı” almışsınız – düşünce “kabızlığından” olsa gerek.

12. fatih demir

Walla haklisin Manyakadam abicim…De elini kirletmene degmez.. Bunlari boyle celiskileri ile tutarsizliklari ile yani zekalarinin normal bir insan zekasinin ne kadar altinda oldugunu ispatlayarak tepelemek lazim…

Dedigin camiyi bilirim. Ben de Aksaraydan cemberlitasa giderken yada donerken dururdum orada… Tabi evvelinde yada sonrasinda Bereket donerini de unutmazdim Ozledim memleketi walla… ama su tipler sogutuyorlar adami memleketinden…

13. manyakadam

basortululere geri inancli demenin nesi asagilama degil utanmaz adam? sen boyle mi tespitte bulunuyorsun? hem ben sana zibidi diyorsam bunun ideolojiyle ne ilgisi var. demek zannediyorsunki kot pantolon giymek ideolojik bir sey. zaten oyle de yazmissin. merak etme bende de var iki cift kot pantolon. ama senin gibi kot giyince birsey oldum sanmiyorum.

14. bliyaal

Manyak bey ve Fatih bey kardeşim,

Camiye girecek durumda olsaydım bile camiye girmekten çekinirdim. Çünkü sizin gibi adamlar ile saf tutmanın insanı imandan çıkaracağından korkardım. Zira Peygamber “safları sık tutun, yoksa araya şeytan girer,” demiş.

15. manyakadam

sen bu kafayla daha cok zaman camiye girecek durumda olmazsin. cenabet herif.

16. fatih demir

BilyaalOncelikle kardesim falan diye konusma. yoksa agzimi bozarim.Milletin curuk kagidi almis cocuklarina “ipne” diye yazmak senin dusunce sistemin ise ben oyle dusunce sisteminin icine senin kullanmami tavsiye ettigin seylerle yaparim…

kullandigin cumleyi en gerizekali adam bile anlar… “dis gorunusune bakarak insanlari yargilamak” demissin… sonra utanmadan insanlari “cok komikti bilmem neydi diye yargilamissin.. Ne kadar kivirirsan kivir hicbiryere cikamazsin… Millet ne kasar bir kivirtgan oldugunu gordu…

ister kendine bilyaal ister gaydeve de…umrumuzda degil… yahudi dusmanligini gizlemek icin boyle bir kelimeyi sectigini soylemen de iyi olmus… Arap ve musluman dusmanligini aciktan yapman senin ne kadar insanliktan nasibini almamis bir yaratik oldugunu da zaten ortaya koymus…. Benim elestirim burda da celiskilerinken, basbakan ve gulun dioger cocuklarinin ismini anmadan iftira ve yalanlarina yol bulmaya caismanken yaptigin pislikleri ortaya dokmekken bana baska seyler ima etmen seviyesizligini gosteriyor…. Insan olamayisini gosteriyor zaten…

Location icin acikca Londra yaziyor be gormemis adam… Degistir o zaman..niye hala onu birakiyorsun…kucuk dusuncelerin kucuk insani…

Dusuncelerinize pislik dememistim celiskilerinize demistim..ama kafanizin ici onunla dolu oldugu icin agzinizdan da o dokulmus…

Medeniyet sizin basortulu insanlara geri demeniz basbakanin cocugunun hastaligina ipne diye gulmeniz bulundugu yeri yalan yazmaniz ise ben oyle medeniyetin icine……

17. fatih demir

Bak ne demis yaw….okudukca tepem atiyor… AKP icin ne demis bu bilyaal denen utanmaz “Önümüzdeki pazar günü AKP’ye, Erdoğan’a, hatta Bülent Arınç’a – hem de samimî olarak – oy verecek insanlar var. Bence AKP’ye oy veren bir insan ancak iki şeyden biridir: Ya bir aptal ya da bir üçkağıtçı. Bundan başka mantıklı bir açıklama olamaz.”

bu mu senin dusunce diye seettigin sey?????seviyesiz saygisiz yaratik!!!

18. bliyaal

Manyak bey ve Fatih bey kardeşim,

Üslubunuzun artık adabı aşmasından açıkça görüyorum ki, siz iyice sinirlenmişsiniz. Halbuki, peygamberin de dediği gibi, öfke bir ateştir; şeytandan gelir. O yüzden iyisi mi, siz gidip bir abdest alın, iki rekat namaz kılıp iman tazeleyin ve bu gece yatağa öyle yatın. O kadar namaz-niyaz içinde yaşadıktan sonra, dikkatsizlik edip öte tarafa “niyazi” gitmek de var. Ne olur ne olmaz …

Ah, bir de şu “bliyaal” kelimesini ikiniz de doğru yazsanız. Sürekli olarak ya “bilyal” ya da “bilyaal” yazıyorsunuz. Bu kadar da “idraksizlik” olmaz ki …

19. fatih demir

Utanmadan bir de adab dersi vermeye kalkiyor yaw…Bak bakalim yukarida kim adabini bozmus bilibiliyaal efendi!!!Ya aptal ya uckagitci dedigin icin sevdigim insanlara sana cok okkali birseyler soylemeyi dusunuyordum… sonra aklima birsey geldi ve muhattap almaya bile degecek fikir uretemedigin icin vazgectim…Ama bu utancla bu kullandigin cumleyle yasamaya devam edeceksin… birgun biryerlerde yakalayiverecek bu cumleleriz seni…utanir misin? sanmam… yukardaki yazilardan sonra…. hic sanmam…. peeehhhh

20. bliyaal

Fethi bey,

Kusura bakmayın, yukarıda yazdık gerçi, ama bu gece kendimizi tutamadık işte. Oluyor arada.

21. manyakadam

utanmaz insan biz yazdiklarimizin arkasindayiz. sen kendi sozlerin icin ozur dile.

bu halkin yarisina ya aptal ya 3kagitci diyorsun. bir de utanmadan hosgorulu olmaktan bahsediyorsun. ikiyuzlu maskara seni.

22. robdoshambr

Fatih Bey ve Manyakadam,

Burada yazdıklarınızın içinde doğru varsa dahi üslup sebebiyle güme gitmiş. Arkadaş hata yapmışsa bile müslümana düşen onun için hayır dua etmektir, pygamber efendimizi cahil köylüler taşladığında burayı yerle bir edelim diyenlere “onlar bilmiyor, umulur ki doğru yolu bulurlar” demiştir. Sizin bu tavrınız yüzünden belki de kendisi dini mübini islamdan daha da soğuyacak.

Arkadaşımız AKP için olumsuz şeyler söylemiş, ben AKP’nin avukatı değilim, size de olmamanızı tavsiye ederim. Blyal’e gereken cevap sandıkta verilmiş ama AKP eleştiriden münezzeh değildir.

23. Bulent Murtezaoglu

Bliyaal bey,

Belki gormussunuzdur, ben bir ara sizin saka yaptiginizi dusunuyordum bu rahatsizlik yaratan ifadeleri kullandiginizda ama ciddiye benziyorsunuz. Gosterilen tepkinin uslubunu bir kenara birakalim, hic boyle cenabetlikten baslayip kot pantalon londra Ibranice filandan cikmadan da dediklerinizin bazilarinin tutar tarafi olmadigini gostermek kabil bence. Kabil de ihtiyac var mi bilmiyorum, cunku pekala da bunlari gorebilecek donaniminiz var gibi gozukuyor — atla deve degil bu isler sizin kadar okumus/okuyabilmis birinin kafasina saksi dusse bile atlamayacagi seyler bunlar gorebildigim kadariyla.

Camiye gidip gitmemeniz umurumda degil de, hakikaten degecek seylerde ugrasip gayet guzel blog girdileri yazabilen ve anladigim kadariyla universitede calisma ihtimali olan birinin, is burada hir cikartan konulara donunce akil, bilgi ve izanini tatile cikartmasi bana kayip olarak gozukuyor. 2007 Turkiye’sinde “bunlar boyledir zaten” dayip “bunlar”in “boyle” oldugunu dusunmeye meyyal insanlara ‘evet, evet, aynen’ dedirtmeyi cok asan seyler yapabilecek arkaplani oldugu asikar olan insanlarin bunu yapmamalarinin muazzam firsat maliyeti de olabilir. Siz bilirsiniz tabii.

* * *

Yazılanları bir kez daha gözden geçirince, benim de kendi bloğumda kimi zaman kızıp serleştiğimi fark ettim. Yazarken bunları her nedense olağan görüyor insan. O yüzden son bir yorum daha bıraktım ve ne düşündüğümü söyledim. Sanırım bu yazının sonuna da uygun gelecek:

* * *

24. bliyaal

Bülent bey,

Blogda yazdığım eleştirilerimde kimi zaman sert olduğum doğrudur. Ama sizin bahsettiğiniz ifadeleri yazdığımda çoğu defasında dalga geçiyorum. Kimi yerlerin ciddî gibi görünmesine gelince, internette ne sesimizi duyuyoruz ne de birbirimizin yüzünü görüyoruz. Kelimeler tek başlarına bunları yansıtmıyor. O nedenle bunlar hakkında farklı farklı düşünmek olağan sayılsa gerek. Ne de olsa kelimeler yüz yüze konuşmanın yerini tutmuyor.

Benim blogumda yazarken kızmama ve dalga geçmeme neden olan şeylerden biri de, manyak adam ve Fatih Demir gibi kişilerin davranışlarıdır. Kimse ile yazışırken onlar gibi aşağılayıcı ifadeler kullanmıyorum, ama bu insanların yeri geldiğinde karşılarındaki kişinin de onlara aynı şekilde cevap verebileceği ihtimalini görmeleri lazım. Gerçi ben onların bana yazdığı gibi yazmıyorum ya … Hem yüz yüze konuşsak bu iş sadece konuşmakla kalmaz herhalde.

Kızarak küfür etmek, dalga geçmek ya da alaycı olmaktan çok daha kolaydır. Düşünmeyen ve yeterli cevap verecek durumda olmayan kişiler, her zaman için işin kolayına kaçarak böyle davranırlar. Önemli olan soğukkanlı olmak. Hoş, arada benim de kızdığım olmuyor değil; ancak ne kadar beğenmeseniz de, birine karşı aşırı tavırla yaklaşarak sadece onun ne kadar haklı olduğunu gösterirsiniz. Elbet, hepimiz için geçerli bu.

* * *

İşte dün gecenin özeti böyle. Yazarken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyor insan …

14 comments:

Goddess Artemis said...

@ Bliyaal:

Mevlânâ Celaleddin-î Rûmi'den [haddim olmayarak, en sevdiğim] iki özlü sözü hatırlatmak istedim:

"Pişmişin hâlinden hiç anlar mı ham?
Sözü kısa kesmek lâzım, vesselam!"

"Ne kadar bilirsen bil, bildiğin karşındakinin anlayabildiği kadardır!"


Böyle yaratıklarla, zaman zaman bir biçimde, bir yerde karşı karşıya kaldığımda, ya da muatap olma mecburiyeti gerektiren durumlarda, içimden sürekli bu iki özlü sözü tekrarlarım. Bir nevî "mantra"m oldu bu iki özlü söz. Size de tavsiye ederim ;o)

Anonymous said...

Beyler, hanimlar, yanlis is yapiyorsunuz bence. Bakin:

Böyle yaratıklarla, zaman zaman bir biçimde, bir yerde karşı karşıya kaldığımda, ya da muatap olma mecburiyeti gerektiren durumlarda, içimden sürekli bu iki özlü sözü tekrarlarım.

O yaratik dediginiz insanlarla ben iki senedir sifira yakin problemle laklak ediyorum. Bliyaal beyin gordugu muamelenin sebeplerini bu blogda bulabilirsiniz. Ben Suat beyin orada ilk gordugumde saka yaptigini zannetmistim, ben de isi soytariliga vurmustum. Degilmis. Gosterilen tepkinin tasvip edilecek bir tarafi yok, ama bahsedilen insanlar malum cekisme ve kutuplasmada su sozun hedefi olacak insanlar degiller:

"Ne kadar bilirsen bil, bildiğin karşındakinin anlayabildiği kadardır!"

Insanlar opussun barissin filan diye yazmiyorum bunu, ama yanlis isler yapilip pesinden gelen tepkiler yanlis inanclari beslemeye yariyor gibime geliyor. En azindan bu ihtimali goz onune almakta fayda var.

Nakhar said...

10. dialogdan sonrasını okuyamadım özür dileyerek...

tepem attı... insanın körü böyle oluyor sanırım....

adab-ı muaşeret çizgisinden ilk şaşan kendileri... ve uslubnun değişmesi için sana diretenler yine kendileri... üstelik sen bu çizginin dışına çıkmamışken...

hep bilgilendirici niteliğinde birşeyler okumaya alıştığım blogunda görünce çok şaşırdım....

bence hiç olmasa da yorumları silmeyip yayınlayan ve sana hakaret edilmesine sessizce göz yuman fethi beyin blogunu da takip etmekten vazgeç sen...

çünkü okurlarına saygı duymayan ve farklı görüşteki okurlarını birbirine düşüren bir yazarı ancak onun gibileri okur...

yani bu benim nacizane düşüncem :)

Anonymous said...

bi oğuz atay hikayesi gibi...

bliyaal said...

Özge’cim,

Sen yazmışsın yazmasına, ama görüyorsun işte. Durduk yerde, hiç alâkası olmayan bir nedenden dolayı kavga çıkartıyor adamlar. Memleketin hâli böyle.

Goddess Artemis,

Görünen o ki, ben o sözleri söyleyene kadar karşımdaki adamlar çoktan saldırıya geçmiş olacaklar. Sinirlenmeden cevap veriyorsun, adamlar azdıkça azıyor. Anlaşılan, yüz yüze gelsek büyük ihtimalle bana dalacaklardı. Zaten aralarından biri öyle demiyor mu? Acaba arada içimden “baskın basanındır” desem de olur mu? :))))

Bülent bey,

Benim sitede yazdıklarım nedeniyle öyle dediklerini söylüyorsunuz. Bu sadece onların görmek istedikleri taraf. Daha önceden “Düşünceler” sitesinde Erdoğan’ın dediklerini yazdığımda, hatta ondan çok önce “İzlenimler”de kimi şeyleri yazdığımda onlara cevap vermemişler, görmezden gelmişlerdi. Aynı şey buradaki yazılar için de söz konusu.

Nakhar,

Fethi bey tarafsız kalmayı seçmiş. Ama o da manyak adam ile Fatih Demir’in üsluplarını eleştirmeden edememiş. Bunlar gibileri hoşgörüyü dilinden düşürmüyor, ama işlerine gelmediği ya da asıl yüzlerini gösterdikleri zaman, gerçekte nasıl insanlar olduklarını görüyorsun.

Erhan bey,

Belki şimdi Oğuz Atay hikayesi gibi, ama yakında herhalde Hasan İzzettin’in “Kutsal İsyan”ına dönecek. Ama ondan önce sanırım bir “Fahrenheit 451” aşaması olur. Valla bana kalsa şöyle mis gibi bir “Demir Ökçe” lazım derim ya … :)))

* * *

Manyak adam bana bir yerde kıyafetimden dolayı “kâfir kılıklı” demiş. Allah bilir, yarın öbür gün iktidara tam istedikleri gibi geldiklerinde de, bizi “Müslüman değil bunlar” diye kesiverirler. Sivas’ta yaptıklarını hatırlarsanız kuvvetli bir ihtimal bu.

Ortadoğu’ya bakın bir: bir tarafta Sünniler ile Şiiler birbirlerini gırtlaklıyor, öte tarafta Hamas ile El-Fetih birbirine girmiş. Güya bunların hepsi Müslüman olacak! Anlayacağınız, Müslüman olmanız da sizi bunlar gibilerinin şiddetinden ya da teröründen kurtarmıyor. Çünkü sizi ancak onların “takımından-kampından-partisinden” olursanız Müslüman sayıyorlar. İşte böyle düşündükleri için kesmediler mi Kuzey Irak’a ekmek parası için giden Türk şoförlerinin boğazlarını tekbir getirerek?

Bunlar Türkiye’de istedikleri gibi bir İslâm devleti kurdular diyelim. Ne olur? Aynen Ortadoğu’da olanlar olur. Biz laikleri tepeledikten sonra birbirlerine girerler. Nasıl mı? “Falanca tarikatın adamları filanca bakanlığı ele geçirip bizim tarikatın adamlarını atmışlar,” ya da “filanca kurumda falanca cemaatin adamları kadroyu ele geçirmiş, bizim cemaatin adamlarına yer kalmamış,” diye hır-gür çıkararak. Bir de bunlara, bu zavallıları kandıran tarikat şeyhlerinin ve cemaat liderlerinin kendi aralarında ortaya çıkacak olan kişisel husumetleri ve birbirini çekememezlikleri ekleyin. Ortalık ana-baba gününe dönecektir.

Demokrasi diye hoplayıp zıpladıklarına bakmayın. Bunlar nasıl kendilerine Müslüman iseler, demokratlıkları da kendileri içindir.

Salı günkü Cumhuriyet gazetesinde Deniz Som köşesinde şunları yazmış:

“Mısır kökenli Müslüman Kardeşler Örgütü modeline göre, yoksul yığınların ve az gelirli kesimlerin en temel gereksinimleri belirlenir. Ardından, ücretsiz sağlık hizmeti sunan hastaneler ve sağlık merkezleri kurulur, öğrencilere sürekli artan sayıda burs sağlanır, dini eğitim veren kuruluşlar yaygınlaştırılır, daha çok insanı doyuracak aşevi açılır, daha geniş yığınları giydiren, maddi yardım dağıtan hayır kuruluşları çoğaltılır. Düğün, bayram, doğum gibi özel günlerde insanlara yalnız olmadıklarını hissettirecek ziyaretler yapılır, hediyeler verilir. Kısacası bir süre sonra, mevcut düzenin sorunları çözemediğine, kendilerine devletin değil de, İslam dininin sahip çıktığına, koruyup kolladığına inandırılmış, giyim kuşamıyla, yaşam tarzıyla ülke toplumunun bir bölümünden farklı, dini motiflerle süslenmiş, giderek toplumun geri kalanına etki etmeye, baskı altına almaya çalışan bir toplum yaratılır.

“Bu durumun en somut örneği Filistin’de görülmektedir. Yaser Arafat’ın hedeflediği laiklik modeline direnen Hamas, Müslüman Kardeşiler modelini Filistinliler arasında yıllarca uyguladıktan sonra seçimleri kazanarak parlamentodaki çoğunluğu elde etmiştir. Bu örgütün Filistin’de dine dayalı bir düzen kurmak istemesi, Filistinliler arasında çatışmalara neden olmuştur. Bu nedenle, bugün, Gazze ve Batı Şeria’da iki ayrı dünya görüşü ve iki ayrı dünya egemendir.

“Evet, Filistin ve Türkiye çok farklı ülkelerdir. Ama uygulamaya konulan model ve varılmak istenen hedef aynıdır. Söz konusu çalışma yöntemlerinin Türkiye’de uygulanmadığını kimse iddia edemez herhalde.

“Başta AKP’li belediye başkanlarının milyonlarca yoksula yardım dağıtıldığını, bunun elektronik ortamda kayıtlar tutularak düzenli bir hâlde yürütüldüğünü övünçle dile getirmeleri, aslında bu ülkeyi yönetenler olmaları nedeniyle utanılacak bir durumdur. Ama başta başbakan olmak üzere, AKP’nin önde gelen yöneticilerinin, muhalefet karşı dillerinden düşürmedikleri ‘iki koyunu güdemezler’ söylemi, halkı muhtaç bir sürü olarak gördüklerinin kanıtıdır. AKP liderlerinin ‘fakir fukara, garip guraba’ söylemi ise, sürekli büyümesini istedikleri kesimi işaret etmesi bakımından önemlidir.”

Sam Harris “The End of Faith” adlı kitabında şöyle diyor:

“Bazı filmlerin Tanrı tarafından çevrildiğine ya da belirli bilgisayar programlarının onun tarafından yazıldığına inanan nesillerin olduğu bir dünya düşünün. Milyonlarca torunumuzun Yıldız Savaşları’nın ya da Windows 98’in rakip yorumları nedeniyle birbirini öldürdüğü bir gelecek hayal edin. Bundan daha gülünç bir şey – herhangi bir şey – olabilir mi? Her şeye rağmen, içinde yaşadığımız dünyadan daha gülünç olmayacaktır bu.” (s. 35-6)

Mesela bizim İslamcıların tartıştığını düşünün:

“Darth Vader Jedi şövalyelerinden ayrılmakla dinden çıkmış mıdır? – Ama sonradan oğlu Luke onu gücün kötü yanından kurtardı. – Olsun, Jedi şövalyelerini öldürdü bir kere. Cezasını çekmeden cennete giremez. – Ama Darh Vader kötü İmparatoru öldürdü. Kefaretten sayılmaz mı bu? vs. vs.”

Allah bilir aralarında “Han Solo”cular, “Luke”çular, “Prenses”çiler diye tarikatlara da bölünürlerdi. Veya “Jedi Mücahitleri” gibi örgütler kurarlardı. Sokaklarda ışın kılıçlarıyla laik kovalarlardı. Duvarlara “Luke’un ordusu, laiklerin korkusu,” yazarlardı. Eh, Ramazan bayramı yerine de “İmparatorluk’tan Kurtulma” bayramını kutlardık artık.

Ya da İslamcıların “Yüzüklerin Efendisi”ne inandıklarını ve laiklere “sizi gidi Sarumancılar” diye saldırdıklarını düşünün. Bu durumda tesettürü, kara çarşafı, sakalı, sarığı bırakıp Hobbit gibi giyinirlerdi herhalde. Erdoğan’ı Hobbit kılığında düşünebiliyor musunuz?

Bugün Hürriyet gazetesinin orta sayfasında bir haber vardı. Bizim İslamcılar “tesettür içine g-string giyilir mi” diye tartışıyorlarmış.

Olmaz demeyin, olur valla.

Bu arada, sağolsun, Gaykedi bana bir haber göndermiş. Tam bir komedi. Okudukça Harris’in dediklerine daha çok inanasım geliyor. İşte haberin linki:

http://www.haberturk.com/haber.asp?id=31519&cat=230&dt=2007/08/08

Anonymous said...

Bliyaal Merhaba,

Tartışmayı buraya taşıman iyi olmuş, bu işler konuşuldukça taraflar daha aklı selim ile hareket edecektir.

Bu arada arkadaşın biri benim sana hakaret edilmesine izin verdiğimden söz etmiş, İzlenimler'de de bazen yorumlarda insanlar birbirlerine ağır şeyler söyleyebiliyorlar, sövgüye dönüşmedikçe,müdahale etmiyorum. Buna kendim de dahilim. Müzmin Anonim adlı bir yorumcuya da epey ağır şeyler söylendi, hakarete varan yerleri sildim ama bazı yerler var ki cevaplanmayı gerektirebiliyor.

Robdöşambr'daki yorumlara hala bir mana verebilmiş değilim, senin veya bir başkasının yazdıkları belli bir görüş açısından ne kadar kabul edilemez olursa olsun buna böyle cevap verilmemesi gerekir. Aranızda daha önce neler olup bittiğini hem bilmiyorum hem de ilgilenmiyorum, dolayısıyla senin de belirttiğin gibi ben bu konuda nötrüm. Ben her tür görüşün sınırsız olarak eleştirilebilmesine taraftar bir adamım. Hakaret ise oldukça izafi bir kavram, tespiti kolay değil.

Öte yandan belki bu tartışmalardan diğer arkadaşlar da kendilerine ders çıkarmış olabilirler. Daha doğrusu bu benim ümidim. Diğer yandan belki sen de bundan sonra eleştirilerini yaparken kalemini biraz daha temkinli kullanacaksın, bu da bana göre bir kazançtır.

Kısaca, olay benim kontrolümdeki bir mahalde geliştiği için seni üzecek bir şey olmuşsa bunun sorumlusu benim. Bence gerek yok ama istersen yorumları kaldırabilirim. Bu arada burada yazdıklarını görmezden epey önce yorumcum olarak sitene link vermiştim, umarım bunda bir problem yoktur.

Bir de izlenimlerin birikimli yorumcusu Bülent beyin söylediklerinden ben her zaman istifade ediyorum, dikkate alınmasını tavsiye ederim.

Fethi Sipahi Tan

http://robdoshambr.wordpress.com
http://www.izlenimler.net

Anonymous said...

Bu arada,

Gaykedi'nin verdiği link ve senin eleştirdiğin birçok konu hakikaten gülünç ama bunlar yeni şeyler değil. Misal bir domates hadisesi var, en son onunla ilgili yazmışım. Bunlar sadece islamcılara mahsus tuhaflıklar da değil. Kemalistlerin hurafeleri bunlarla yarışacak düzeydedir, en az benim kadar bilirsin.

Bir de ipod'a kuran yükleyen adam yarın "abdestsiz ipoda dokunabilir miyim" diye de sorabilir. Bence bunları aşağılamak yerine bir gerçek olarak kabul etmek gerekir. Sevilmeyebilir ama halkımızın büyük bölümü bu tür hurafeleri ciddiye alıyor (Kemalist ve müslümanları ayırmıyorum) aşağılamak yerine değişimi hızlandıracak süreçlere odaklanmak daha makul olabilir.

FST

bliyaal said...

Fethi bey,

Yorumları kaldırmanıza gerek yok. Bana link verdiğinizi gördüm, merak etmeyin, benim için sorun olmaz.

i-pod meselesi benim için gerçekten gülünç bir mesele. Sanırım bu tür şeyler çok uzun bir süre daha devam edecek. Diğer yandan, bir ülke ne kadar sanayileşirse, bunlardan kurtulması da o kadar kolay olur.

Anonymous said...

Okudum da ohhhh... icim acildi. Acildi da gelecekten umitlerim paril paril oldu! :oP

www.elifsavas.com/blog

Anonymous said...

Bliyaal bey,

Benim sitede yazdıklarım nedeniyle öyle dediklerini söylüyorsunuz.

Cunku ben burayi takip ediyorum, ve "Bliyaal bey bunu nicin boyle yaziyor" dedigim birkac girdi oldu. Tabii benim tepkim ile daha dindar ve daha hirsli/heyecanli insanlarin tepkileri farkli oluyor. Isin fenasi, dokundugunuz noktalarin pek cogu aslinda konusulmasi gereken seyler ama cikarim 'bunlar kulliyen soyle boyle, geri/berbat/kotu' olunca bu mumkun olmuyor.

Bu sadece onların görmek istedikleri taraf. Daha önceden “Düşünceler” sitesinde Erdoğan’ın dediklerini yazdığımda, hatta ondan çok önce “İzlenimler”de kimi şeyleri yazdığımda onlara cevap vermemişler, görmezden gelmişlerdi.

Hayal meyal hatirliyorum. Izlenimler'de hir cikmisti, birisine fasist filan da denmisti de ben de Metin beye bulasmistim galiba. O zaman mi? Orada Fatih beyin sizin kullandiginiz isme bulasilmasina tepki gosterdigini de hatirliyorum mesela. Neyse benim demek istedigim acik olmustur herhalde. Yapin veya yapmayin diyecek halim yok ama tabii tatsizlik cikacaksa bari degecek birseyden ciksin diyor insan icinden.

Manyak adam bana bir yerde kıyafetimden dolayı “kâfir kılıklı” demiş. Allah bilir, yarın öbür gün iktidara tam istedikleri gibi geldiklerinde de, bizi “Müslüman değil bunlar” diye kesiverirler.

Bu "Müslüman değil bunlar" kalibi ben bildim bileli var ve benim de isitmedigim birsey degil. Sonucunun kesilme olmasi gerekmiyor ama. 28 Subat'tan evvel benim Musluman mezarligina gomulmememe fit olmus (o zaman oyledi) "Islam devleti" taraftari arkadaslar vardi mesela ABD'de. Gayet tabii hos lakirdilar degil bunlar ama diger taraftan "bunlar istedikleri gibi yasayamasin" havasinda darbe davetiyesi de cikartiliyor memlekette. Bu sakat kutuplasma halinin 'kazanan'i olmaz bence. Hallolma yeri net degil tabii, ama hal yolunu sesli dusunme yeri net olabilir. Belki birbirinin agzina vuracak kadar kizacak insanlar, nette konusabiliyorlar.

Sivas’ta yaptıklarını hatırlarsanız kuvvetli bir ihtimal bu.

Burada mesele su bence: konustugunuz insanlar Sivas'ta o isi yapan insanlar degil. Buyuk ihtimalle 'iyi oldu' diyen insanlar da degil. Siz hakikaten Istanbul'da ustelik sizin dolastiginiz yerlerde Sivas'ta oldugu gibi birseylerin olacagini dusunuyor musunuz? Boyle birsey mumkun mu? Bu kadar dusmanlik var mi bu sehirde? Bunu ciddi olarak dusunuyorsaniz niye oldugunu anlatirsaniz ben de korkarim belki. Ben boyle birsey sezmiyorum.

[...] Anlayacağınız, Müslüman olmanız da sizi bunlar gibilerinin şiddetinden ya da teröründen kurtarmıyor. Çünkü sizi ancak onların “takımından-kampından-partisinden” olursanız Müslüman sayıyorlar.

Musluman olmaniz sizi kurtaracaksa zaten problemi halletmis olmuyorsunuz. Baska dinden olsa keserim yakarim filan diyen insanlari 'biz senin dinindeniz' diye inandirmaktan gecmiyor medeni ve guvenli toplum hayatina kavusmak. Gecmemeli.

İşte böyle düşündükleri için kesmediler mi Kuzey Irak’a ekmek parası için giden Türk şoförlerinin boğazlarını tekbir getirerek?

Oralarda ne oluyor bilemiyoruz malesef. Ama bunu 'o din fenadir' seklinde algiliyorsaniz, "it's my job" diyerek insanlarin ustune bomba bosaltanlarin dinini/halini de dusunmek yanlis olmaz herhalde.

Bunlar Türkiye’de istedikleri gibi bir İslâm devleti kurdular diyelim. Ne olur?

Boyle bir arzu mu var?

Nasıl mı? “Falanca tarikatın adamları filanca bakanlığı ele geçirip bizim tarikatın adamlarını atmışlar,” ya da “filanca kurumda falanca cemaatin adamları kadroyu ele geçirmiş, bizim cemaatin adamlarına yer kalmamış,” diye hır-gür çıkararak.

Derinler, yahut ic ve dis mihraklar kayboldu mu zannediyoruz? O hir gur bugun de cikar istenilse, mevcut farkiliklar (mazhebi unutmayin) yetmiyorsa farklisi peydah edilir ve hir cikartilir. Boyle bir gidisat yok benim gorebildigim kadariyla.

Bir de bunlara, bu zavallıları kandıran tarikat şeyhlerinin ve cemaat liderlerinin kendi aralarında ortaya çıkacak olan kişisel husumetleri ve birbirini çekememezlikleri ekleyin. Ortalık ana-baba gününe dönecektir.

Sizin tarikat gecmisiniz var mi bilmiyorum, benim yok. Nasil oldugunu bile bilmem. Buralarda o olusumlarin icinde bulunmus insanlar var. Onlara anlattirabilsek bu dediginiz senaryolarin gercekci olup olmadiklarini da anlariz bence.

Demokrasi diye hoplayıp zıpladıklarına bakmayın. Bunlar nasıl kendilerine Müslüman iseler, demokratlıkları da kendileri içindir.

Demokrasiyi bilmem de, liberalizmi insanlari kandirarak agizlara sakiz ediyor olabiliriz diye korkuyorum. Ne fikir/ifade hurriyetine, ne kilik kiyafet talimatlarinin "istediginizi giyin' seklinde degismesine tahammul edebilecek bir millet, daha onemlisi konusani ve itici giyineni koruyabilecek bir devlet kadrosu goremiyorum ben. Fethi bey daha farkli dusunuyor galiba, buradaysa ses eder belki.

(Som yazisini okudum, duymadigim seyler degil ama tesekkur ederim.)

Harris, Dawkins, Dennet filan icin aslinda diyeceklerim olabilir. Dusunceler'de bir iki yazmistim, onlar gibi -- duymadiginiz seyler degil. Vesile olursa tekrar konusuruz. Onlarin dedikleri seyler burada bugunun meselesi degil bence. Tabii Turkiye'de gerek tepki olarak gerek 'ya bunlar bana Musluman degilsin diyorlar acaba hakli olabilirler mi?' diyenlerin itikadlarini kaybetmeleri neticesinde ateizmin artacagini tahmin ediyorum.

bliyaal said...

Bülent bey,

Kendi düşüncelerimi bir de şöyle açıklayayım:

Bugün parkta oturan bir grup gördüm. iki başörtülü yetişkin ve 8-10 yaşlarında yine başörtülü iki kız. İşte kızdığım şeylerden biri. Bu nasıl bir inançtır ki, ergenliğe dahi girmemiş o yaşlardaki çocukların saçlarını erkeklere göstermeleri durumunda cehennemde yanacaklarına inanıyor? Mantıklı mı bu? Küçük çocukları için böyle bir şeyi insan nasıl düşünebilir?

İkinci kızdığım ve bence çok daha önemli olan şey, bu çocuklara hiçbir seçme fırsatının tanınmamış olması. Dawkins’in bir ifadesi vardı: “Müslüman ya da Hıristiyan çocuk diye bir şey yoktur, sadece ailesi Müslüman ya da Hıristiyan olan çocuk vardır.” Neyin ne olduğunu anlayamayacak yaştaki bir çocuğa, hiçbir sorgulama fırsatı vermeden, belli bir şeyi hayattaki tek gerçek ya da doğru diye öğretmek hangi haklı gerekçeye dayanır? Bugün Müslüman olduğunu söyleyen kişilerin ne kadarı gerçekten bilinçli olarak Müslümanlığı seçmişlerdir? Bu çocukların kafalarını bu kadar küçük bir yaşta doğru ve gerçeğe ilişkin böylesine “kesin ve uzlaşmaz” dogmalarla doldurmak, onların “özgür iradelerini” daha kullanmaya başlamadan dumura uğratmak demektir.

Bir inanç ya da düşünce, ancak özgürce seçildiğinde kişi için bir anlam ifade eder. Sorgulanmadan ve eleştirilmeden bellenen bir inanç ya da düşünce ise sadece tabu olur. İşte bu bakış açısında sahip insanlar, başkalarının onlardan farklı her düşüncesini yanlış olarak nitelerler.

Ben isterdim ki, o gördüğüm çocuklar öyle yetiştirilsinler ki, 14-15 yaşlarına veya tam idrak edebilecek yaşlara geldiklerinde, kendi dinî ve benzeri tercihlerini özgür iradeleriyle yapabilsinler. Başlarını kapatmayı ya da kapatmamayı kimsenin müdahalesi olmadan kendileri seçsinler. Ama aileleri böyle bir şeye izin verir mi sanıyorsunuz? Asla! Çünkü onlar da – tıpkı yetiştirecekleri çocuklar gibi – daha küçük yaşlarında özgür iradeleri köreltilmiş insanlar.

Vaktiyle hemen hemen dindar sayılabilecek biriydim. Hatta vakit namazlarının her gün üçünü ya da dördünü üşenmeden gidip camide cemaatle kılardım. Zamanında Fethullah hocanın yurtlarına çok girip çıktım, kısa süreliğine o yurtlarda kalmışlığım da vardır. Birçok iyi arkadaşım da oldu. Bunların üzerinden 15 seneye yakın bir süre geçti. Ama o zamanlar dahi dinde bana çelişkili görünen şeyler gözüme batmadan duramıyordu. Sonunda, kendisine inanmayanları sonsuza dek cehennemde yakacağını söyleyen bir tanrının olduğu bir dinin – hangi din olursa olsun – benim özgürlük anlayışıma tamamıyla ters olduğuna karar verdim. Bütün mesele, bu şeyleri görmezden gelmeyip, sorgulamasını ve korkmadan eleştirmesini bilmekti.

Günümüzdeki en büyük sorunlardan biri, insanların oldukça önemli bir bölümünün, kendi inandıkları doğruların dünyadaki tek doğru olduğunu zannetmeleri. Bu insanlar dünyada birden fazla doğru olabileceğine ve gerçeğin çoğu durumda kişiden kişiye değişen göreli bir niteliğe sahip olduğunu “kabul edecek seviyeye” ulaşıncaya dek, benim karıştığım türden olaylar olmaya devam edecek.

Yukarıda bahsettiğim başörtülü kişileri düşünün bir. Bu insanların başörtüsü takmayan insanların cehennemde yanacaklarına inanmaları gayet doğaldır, inançları açısından tutarlı olmalarının bir gereğidir. Zira bu insanlar başörtüsü takmayan kişilerin cehennemde yanmayacaklarını düşünseler, bu durumda kendilerinin o örtüyü takmaları için bir nedenleri kalmaz.

Aynı şey sürekli bahsettiğim dinciler için de söz konusu. Eğer bu insanlar, kendilerinden farklı düşünen insanların inançlarının da doğru olabileceğini kabullenirlerse, bu durumda kendi dinlerinin tek “hak” din olmadığını kabullenmek zorunda kalacaklar. İnançların ve gerçeklerin her insan için farklı farklı olduğuna inanmak, din denilen şeyin insanlara öğrettiği şeyin hayattaki tek doğru olmadığına inanmayı da gerektirir. Bu da bir “mümin” için resmen inkâr demektir, asla kabul edilemez. Dinde görelilik olmaz, gerçek ve doğru tektir.

Bu nedenle dinde hoşgörünün olması zordur. Karşınızdaki insan, onunla aynı şeye inanmamanızdan dolayı sizin sonsuza dek cehennemde yanacağınızı düşünüyorsa, bir uzlaşma noktası bulmak ne kadar mümkündür? Kaldı ki, o benim hakkımda öyle düşünürken, ben bu insana düşüncelerinden ötürü nasıl saygı duyarım?

Dire Straits’in “Brothers in Arms” adlı şarkısında sevdiğim bir dörtlük vardır:

There’s so many different worlds
So many differents suns
And we have just one world
But we live in different ones

Bir de, İzlenimler’de bahsettiğiniz tartışmayı biliyorum. Fatih bey o zaman “bliyaal” ismi hakkında dediğiniz gibi davranmıştı. Ama şimdi niye böyle davrandı, bilmiyorum. Blogumda “Bölünme” adlı yazının son kısmında belirttiğim şeyleri yazdığım zaman kimse bana düzgün bir cevap vermedi. Sanırım Amerika’da yaşayan biri, “bunlar gerekli, ama yeterli değil” demişti.

Suat beyin sitesinde tartıştığımız dönemde, kendisinin kardeşi doğuda askerlik yapıyordu. Suat bey bundan dolayı sıkıntılıydı. Tartışmamızın bir yerinde ona, “Erdoğan şehit ailelerine 'askerlik yan gelip yatma yeri değildir,' diyor. Sizin kardeşiniz doğuda askerlik yapıyor. Hâl böyleyken, bunları söyleyen birini nasıl destekleyebiliyorsunuz?” diye sormuştum. Aklımda kaldığı kadarıyla Suat bey pek bir sinirlenmişti.

Türkiye’nin tarihine baktığınızda bu tarz şeylerin her zaman varolduğunu görüyorsunuz. Bu daha çok böyle sürecek derim ben.

bliyaal said...

Elif,

Diyorum işte, Führer gelecek, sorunlar bitecek. :)))

Anonymous said...

Bliyaal bey, kisa kisa yazabiliyorum simdilik ve soyleyecegim sey olan yerleri (en onemli buldugum degil) alintiliyorum:

Ben isterdim ki, o gördüğüm çocuklar öyle yetiştirilsinler ki, 14-15 yaşlarına veya tam idrak edebilecek yaşlara geldiklerinde, kendi dinî ve benzeri tercihlerini özgür iradeleriyle yapabilsinler. Başlarını kapatmayı ya da kapatmamayı kimsenin müdahalesi olmadan kendileri seçsinler. Ama aileleri böyle bir şeye izin verir mi sanıyorsunuz? Asla! Çünkü onlar da – tıpkı yetiştirecekleri çocuklar gibi – daha küçük yaşlarında özgür iradeleri köreltilmiş insanlar.

Ben de bunu isterim herhalde/belki. Olursa ne olur? KUlturun girdigi sekle gore milletin onemli bir kismi dinsiz olur herhalde, kalaninin bir kismi da sec-begen muslumanligini secer. Boyle birsey mumkun degil tabii, ailelerin cocuklarinin uzerindeki etkisine cok yogun muadahale gerektirir. Yalniz bu noktaya dokundugunuz iyi oldu, cunku eger cocugu aileden daha dindar yapan bir sistem varsa o zaman ailenin kontrolunun ne oldugu ortada olmuyor. 12 Eylul'den evvel soyle yazilar da cikardi arada sirada: "7 yasinda 'adam edin' diye cocugumu devlete teslim ettim, 15 yasinda militan oldu, 18 yasinda devlet bana cenazesini geri verdi" gibi. Ayni sekilde 'cocugum iyi Musluman olsun' diyerek ve 'iyi Musluman' tarifini de bir otoriteye birakarak birilerine teslim edilen bir cocukla, din hakkinda belirli X Y Z'yi ogrensin diye bir yere gonderilen cocuk arasinda fark var. Ilk durumda ailenin hoca secmek disinda kontrolu de yok, 'adam olsun' durumundaki gibi otoriteye teslimiyet var, ikinci durumda ailenin kontrolu var ve hoca ailenin arzusunu yerine getiriyor. Simdi, eger bir devlet mudahalesinden bahsediyorsak, ailenin arzusundan bagimsiz olarak bur secimlerin empoze edilmesi cikiyor karsimiza. O zaman baskinin turunu secmek gibi bir durum oluyor. (Laik devlet okullarinda da baska sekillerde indoktrinasyon oluyor/olabiliyor, malum.) Neyse, bu aslinda cok ilginc konu. Bir ara bakmaya niyetlenmistim buna. Egitimci/aile/devlet iliskisinde disraidaki kanunlara/ictihada bakmak icin google'a yedirilecek iyi bir kalip in loco parentis (in place of parents). Belki birinin bir isine yarar.


Yukarıda bahsettiğim başörtülü kişileri düşünün bir. Bu insanların başörtüsü takmayan insanların cehennemde yanacaklarına inanmaları gayet doğaldır, inançları açısından tutarlı olmalarının bir gereğidir. Zira bu insanlar başörtüsü takmayan kişilerin cehennemde yanmayacaklarını düşünseler, bu durumda kendilerinin o örtüyü takmaları için bir nedenleri kalmaz.

Basortusu icin herkes boyle mi dusunur bilmem, ama cehennem konusu ilginc bir konu. Isin icine sinif hirslari ve/veya goze iyi gozuken isleri cehennem/cemaat korkusuyla yapamamak girince, dediginizin ustune bir de bu cehennemlik isleri yapabilenlerin cehenneme gidecegine sevinmek gibi sakatlayici bir duygu olabiliyor. Her dindarda yok bu, ama tarif etmeye calistigim gibi haris/ofkeli/kiskanc filan olanlarda gordum bunu. Bu duz anlamiyla kotuluk. 'Cehennemlik' olanin inanmamasi onemli degil, cunku bu fikre sahip olan inaniyor ve bir insanin o sona dogru gitmesini sevincle karsiliyor. Sadece Muslumanlar icin olan birsey degil bu, Hristiyanlarda da var elbette (hatta bunu ABD'de farkettim ben). Ne bileyim cinsellik hususunda hem durtulerinden dolayi sIkIntI ceken, hem baskalarinin yapabildigini goren genclerin birbirlerine "but they'll burn in hell" diye nefretle/sevinerek konusmalarini gozunuzun onune getirebilirsiniz belki. Demek istedigim, sizin bahsettiginiz korkutma hali -- aslinda dinin torpulemesi beklenen -- insani zaaflarla birlesince, sizin yukarida soylediginizden cok daha beter sonuclar verebiliyor.

Bu kadarla birakip, meraminizi bu sekilde anlatinca sizden cok daha fazla istifade ettigimi belirterek tesekkur edeyim simdilik.

Anonymous said...

Yazar cok tesekkurler...

Selamlar Elen