“ÖRTÜLÜ” DEMOKRATLIK
Bayağı bir zaman önce, liberallere ait bir sitedeki forumlara katılıp onlarla tartışıyordum. Bu tartışmalar sürerken, bunların belli bir kesiminden, kendilerine ait bir sitede konuk yazarlık yapma teklifi aldım. İlginçtir, sitede benim zaman zaman eleştirdiğim Mustafa Akyol’un yazıları da yer alıyordu. Dediklerine göre, değişik görüşlere de yer vermek istiyorlardı. Ben de kabul ettim. Siteye aralarında liberalleri de eleştirdiğim toplam dört yazı gönderdim. Yazılar sorunsuz yayınlandı. Daha sonra bu liberallerin bazıları ile tanışma imkânım oldu. Türkiye’de olup bitenlere biraz “idealist” sayılabilecek çözümler öneren gençlerdi bunlar.
Bir süre önce sitede bir yönetim değişikliği oldu ve benim şahsen tanımadığım yeni bir editör geldi. Yazıların içeriği – Necip Fazıl’ın doğum gününün kutlandığı, “Laikliği Asıl ‘Laikçiler’ İhlal Ediyor” gibi yazıların olduğu – daha “İslamî – Muhafazakâr” bir şekle büründü. Benim konuştuğum liberallerin bir kısmı ise kendilerine yeni bir site açıp oraya taşındılar.
Son olarak, siteye liberallerin başörtüsü meselesindeki tavırlarını eleştirdiğim bir yazı gönderdim. Yazıda, liberallerin olaylara özgürlükler açısından baktıklarını, halbuki liberal anlayışa göre özgürlüklerin temelinde mülkiyet hakkının bulunduğunu söylüyordum. Buna göre, devlet üniversitelerinin mülkiyeti devlete ait olduğundan, buralarda devletin istediği şekilde düzenleme yapması liberalizm açısından olağandı. Yasak da bu düzenlemelerin arasında yer alıyordu. Eh, böyle olunca yasağa liberalizm diyerek karşı çıkmak biraz garip kaçıyordu. Bunun tek istisnası özel üniversitelerdi.
Peki, yasağa karşı çıkan öğrenciler ne yapacaklardı? Demokratik bir toplumda devletin uyguladığı politikaları beğenmeyen kişilerin normalde yapacaklarını: yani, kendi isteklerini uygulayacak olan partileri seçimlerde destekleyip iktidara getirmek. Yasağa karşı çıkanlar da – oldukça saf bir şekilde – AKP’yi destekleyip iktidar yapmışlardı; tabii AKP yasağı kaldırmamıştı. Bu durumda, yasağa karşı çıkıp başörtülerini çıkartmamakta direnenler ya özel üniversitelere gidecek ya da artık üniversite dışında kendilerine başka bir yol arayacaklardı.
Bayağı bir zaman önce, liberallere ait bir sitedeki forumlara katılıp onlarla tartışıyordum. Bu tartışmalar sürerken, bunların belli bir kesiminden, kendilerine ait bir sitede konuk yazarlık yapma teklifi aldım. İlginçtir, sitede benim zaman zaman eleştirdiğim Mustafa Akyol’un yazıları da yer alıyordu. Dediklerine göre, değişik görüşlere de yer vermek istiyorlardı. Ben de kabul ettim. Siteye aralarında liberalleri de eleştirdiğim toplam dört yazı gönderdim. Yazılar sorunsuz yayınlandı. Daha sonra bu liberallerin bazıları ile tanışma imkânım oldu. Türkiye’de olup bitenlere biraz “idealist” sayılabilecek çözümler öneren gençlerdi bunlar.
Bir süre önce sitede bir yönetim değişikliği oldu ve benim şahsen tanımadığım yeni bir editör geldi. Yazıların içeriği – Necip Fazıl’ın doğum gününün kutlandığı, “Laikliği Asıl ‘Laikçiler’ İhlal Ediyor” gibi yazıların olduğu – daha “İslamî – Muhafazakâr” bir şekle büründü. Benim konuştuğum liberallerin bir kısmı ise kendilerine yeni bir site açıp oraya taşındılar.
Son olarak, siteye liberallerin başörtüsü meselesindeki tavırlarını eleştirdiğim bir yazı gönderdim. Yazıda, liberallerin olaylara özgürlükler açısından baktıklarını, halbuki liberal anlayışa göre özgürlüklerin temelinde mülkiyet hakkının bulunduğunu söylüyordum. Buna göre, devlet üniversitelerinin mülkiyeti devlete ait olduğundan, buralarda devletin istediği şekilde düzenleme yapması liberalizm açısından olağandı. Yasak da bu düzenlemelerin arasında yer alıyordu. Eh, böyle olunca yasağa liberalizm diyerek karşı çıkmak biraz garip kaçıyordu. Bunun tek istisnası özel üniversitelerdi.
Peki, yasağa karşı çıkan öğrenciler ne yapacaklardı? Demokratik bir toplumda devletin uyguladığı politikaları beğenmeyen kişilerin normalde yapacaklarını: yani, kendi isteklerini uygulayacak olan partileri seçimlerde destekleyip iktidara getirmek. Yasağa karşı çıkanlar da – oldukça saf bir şekilde – AKP’yi destekleyip iktidar yapmışlardı; tabii AKP yasağı kaldırmamıştı. Bu durumda, yasağa karşı çıkıp başörtülerini çıkartmamakta direnenler ya özel üniversitelere gidecek ya da artık üniversite dışında kendilerine başka bir yol arayacaklardı.
Yazı özetle böyleydi. Yayınlanıp yayınlanmadığını kontrol etmek için arada siteye girip bakıyordum. Bugün girdiğimde ise şaşırdım. Konuk yazarlar listesinden çıkarılmıştım, resmim de kaldırılmıştı. Anlayacağınız, haber verilmeden şutlanmıştım. Yazıyı gönderirken yayınlanıp yayınlamayacağını merak ediyordum, ama şutlanmak aklıma pek gelmemişti. Herhalde, “başörtüsü yasağını eleştirmeyen” birinin sitede yer alması hoşlarına gitmemişti. Yeni yazı olarak Mustafa Akyol’un “Devlete ‘Ilımlı İslam’ değil, ‘Ilımlı Laiklik’ lazım” başlıklı yazısı yer alıyordu.
Bunun üzerine, önceden beni yazarlığa davet eden arkadaşa mail gönderip konu hakkında bilgisi olup olmadığını sordum. O da, sitenin “muhafazakârlar” tarafında devralındığını, ancak bunların demokrat olduklarını, tek şartlarının “Allah’a ve peygambere küfretmemek” olduğunu söyledi. Gerçi ben her ikisine de küfretmemiştim, ama anlaşılan başörtüsü de aynı kapsama giriyormuş.
Bilirsiniz, bizim dinciler hep demokrasiden, inanç özgürlüğünden, hoşgörüden, toplumsal mutabakattan ve daha bir sürü haktan bahsederler. Üstüne, Atatürkçüleri de anti-demokratik olmakla suçlarlar. Bu yüzden bizim liberaller de bunları destekler. Ancak öyle görünüyor ki, bizim dincilerin özgürlük savunuculuğu ve liberalliği “başörtüsüne” kadarmış. Şimdi merak ettim: Acaba bunlar iktidara tam istedikleri gibi geldiklerinde, mahkemelerdeki “Adalet Mülkün Temelidir” yazısını kaldırıp, yerine “Başörtüsü Mülkün Temelidir” diye yazı koyarlar mı?
Bunun üzerine, önceden beni yazarlığa davet eden arkadaşa mail gönderip konu hakkında bilgisi olup olmadığını sordum. O da, sitenin “muhafazakârlar” tarafında devralındığını, ancak bunların demokrat olduklarını, tek şartlarının “Allah’a ve peygambere küfretmemek” olduğunu söyledi. Gerçi ben her ikisine de küfretmemiştim, ama anlaşılan başörtüsü de aynı kapsama giriyormuş.
Bilirsiniz, bizim dinciler hep demokrasiden, inanç özgürlüğünden, hoşgörüden, toplumsal mutabakattan ve daha bir sürü haktan bahsederler. Üstüne, Atatürkçüleri de anti-demokratik olmakla suçlarlar. Bu yüzden bizim liberaller de bunları destekler. Ancak öyle görünüyor ki, bizim dincilerin özgürlük savunuculuğu ve liberalliği “başörtüsüne” kadarmış. Şimdi merak ettim: Acaba bunlar iktidara tam istedikleri gibi geldiklerinde, mahkemelerdeki “Adalet Mülkün Temelidir” yazısını kaldırıp, yerine “Başörtüsü Mülkün Temelidir” diye yazı koyarlar mı?
8 comments:
senin acindan ilginc bir tecruba olmus :) acikcasi o siteleri merak ettim ama galiba link vermek istemiyorsun.
keskelalaka olacak biraz ama merak ettim, ahmet altan'in '3. dunya savasi turkiye'de cikabilir' baslikli yazisini okudun mu? okudunsa senin goruslerini ogrenmek isterdim.
yazinin sonuc kismi bana abarti geldi ama girizgahi guzel. hani biz takildik ya dinciler-laikler diye, adam daha genis bir perspektiften bakmis olaya. ne dusunuyorsun?
Sen bir de turbanli resmini yolla o siteye. Yazini derhal yayinlarlar! :oP
www.elifsavas.com/blog
'Muhafazakar'ligin, siyasete bulastikca bir tur tiksindirici ve sinsi ahlaksizliga donusumunu ABD'den sonra burada da seyredecegim galiba. Yalniz burda bunun bedeli yuksek olur diye korkuyorum.
O siteyi tahmin edip buldum. Biraz ustunkoru silmisler sizi, yazilariniza ulasmak kabil hala. Sadece misafir yazar sayfasindaki linkiniz calismiyor. Neyse, vesile oldu okudum yazilarinizi, bir de bu 'liberalizm niye calismayabilir' konusuna benzer bir konuya baska taraftan yaklasan bir link vereyim:
http://lgst.wharton.upenn.edu/donaldst/Documents/Ethical%20Wealth%20of%20Nations-retitled%20with%20ref%20to%20JBE%20Locked.pdf
@ Bliyaal:
Makaleniz tek kelimeyle mükemmel. Ama benim en çok takıldığım üstteki fotoğraf oldu, trajikomik. Hani derler ya, güleriz ağlanacak halimize, o hesap.
@ Bijou:
Ahmet Altan'ın bahsettiğiniz yazısına ithafen bir Pazar Günü yazısı yazacağım yarın. Okumanızı isterim. Ve fakat, Canımın ichi, benden erken davranarak Ahmet Altan'a gereken yanıtı verdi bile!
Merhaba goddess artemis,
Link icin tesekkurler, keyifli bi yazi. Lakin altan'a da cok haksizlik etmemek gerekiyor gibi geliyor bana. en azindan kulturel catismanin giderek artan boyutuna dikkatleri cekti.
Bu arada senin yazinida merakla bekliyorum :)
Arkadaşlar, yorumlarınız için çok sağolun. Tek tek okuyorum. Yeterlilik sınavım önümüzdeki hafta olacağı için şu anda kitaplara batmış durumdayım, ama artık kafam doldu, almıyor. Bir taraftan da sıcak iyice bunaltıyor.
Bu arada, söz konusu sitede liberalizmle ilgili yazı yazdığımdan bahsetmiştim hani. Hatta Bülent bey sezgileri sayesinde siteyi bulup yazılarımı okumuş :) Liberalizmle ilgili yazılarıma, liberallerin yeni açtıkları bir sitede genç bir arkadaş cevap vermiş. Üşenmeyip iki yazı yazmış. Ben de ona bir yorum bıraktım. Benim yorumumu okuyan bir başkası da bana bir yorum bırakmış orada. Matrak bulduğumdan buraya “aynen” ekleyeyim dedim:
“yorumunu okumaya başladıgımda uslubun dikkatimi çekmişti...genel olarak iyi bir konuşmacısın ve sadece bununla kalabilirsin...konuşmaktan öteye ne sen gidebilirsin ne de çevrendeki insanlar seni dinlemekten başka bir şey yapamayacak kadar acizler şuan gözümde...liberalizm ve sosyalizm üzerine kalem doğrultmak şuan içimden gelmiyor...çünkü bu konular zeka seviyesi ile alakalıdır...bana ne yapsan zeki oldugunu kanıtlayamazsın...maalesef yukarda yazdıkların bir anda gözümde hiç etkisi yaptı..."Türkiye’dekiler AKP, Genç Parti, milliyetçilik ve din gibi gereksiz şeylerin peşine takılıyorlar." demişsin...ve zaten sen ve senin gibilerin ortak noktası bu...ve bu yüzden yazdıklarınla kuru bir nüshadan öteye gidemezsin hiçbir zaman...neden zeki oldugunu kanıtlayamazsın?içinde inaç faktörünün olmadıgı bir yaşam boş bir yaşamdır...sen daha en kolay olanı bulamamışsın...hangi zihniyet sana zeki diyebilir ki?şuan yürüdüğün yola ayak üstü bir yerde karar verdiğin belli...daha hayatı anlamamışsın sen , yaşamın amacını...hangi akla hizmet daha bunu başaramadan yaşam için siyasi bir irade savunuculuğunu üstlenebiliyorsun...devlet, siyaset, yer, zaman ve bunlar gibi tüm vasıflar bir araçtır; ideal ve gerçek yaşamın sağlanmasına yönelik...önce sen şurdan başla..."gerçek yaşam ne?" bunu araştır...sen araçları amaç edinmişsin...malawide daha dogmadan aids li bir kişi de olabilrisin, bebekte eğlenen zengin çocugu da olabilirsin, afrikada açlıkla da pençeleşebilrisin ya da avrupadaki ülkelerde sosyal ve ekonomik refah içinde de bulunabilrisin...sosyalistlerin gölgesinde de olursun liberalistlerin, sağcıların da...bu saydıklarımın hepsini gözünün önüne getir...ve bir anlam çıkarmaya çalış...az da olsa düşünebilme yeteneğin varsa ki artık bunu pek zanetmiyorum...ama bi dene araçla amacın ne oldugunu anlarsın belki...bu dünya ya ne için geldiğini bilmiyorsun daha...ve yaşam üzerine siyaset yapıyorsun...farkındaysan eger her gün birileri bu dünyadan göç ediyor...hiç düşündün mü bunlar nereye gidiyor diye...ben gidince ne olacak diye...tabi ki düşünmemişsin...dine boş diyen bir kimse bence eline heemen bir çubuk almalı ve kafasına vurarak o cıkan boş sesle agzından çıkan sesler arasındaki yegane ortaklıgı sentezlemeli…”
bana cevap yazan arkadaşa da şunları demiş:
“bence dişli konuları burda analiz edelim ama dolu insanlarla...umarım bir dahaki sefere elle tutulur konular üzerine konuşan kişilere cvp yazarsın...”
O "eleştirici" kim ise, asıl konuya girmediği için bir şey yazdığını sanmış. Bir dinin de asıl konusu olan ayetlerin anlam-yorum ve analizlerine girildiğini düşünün, asıl zırvalama o zaman başlıyor. Basit, açık-net-kolay anlaşılır olan "dövme" kelimesine dahi kırk takla attırabilimek için, seksen takla atmaktan arlanmayanlar oldukça fazla.
Bunları ört-bas edebilmek için, saldıtrgan tavırla, tartışma suyunu bulatmaktan başka çıkış bulamıyorlar. Kalıp birkaç saldırı sözüne yaslıyorlar tüm diyeceklerini.
Başörtüsü yasağını liberalizmle savunmak tam bir saçmalık. İkincisi internette bulduğunuz her foto islamın bir düsturunu simgeliyor olamaz. arabanın bagajına annelerimizi kadınlarımızı kızlarımızı bindirmek onları buna reva görmek öncelikle dinimizin yasakladığı bir şey. El insaf
Post a Comment