Sunday, April 08, 2007



HAYEK VE BABEUF – DİKTATÖRLÜK VE ÖZGÜRLÜK

Bizim Türkiye’deki liberallerin pek sevdikleri bir düşünür vardır: Friedrich von Hayek. Hayek amcam 20. yüzyılın en önemli liberal düşünürüdür. 1974 yılında Nobel İktisat Ödülü de almıştır. II. Dünya Savaşı sırasında yayınlanan ve sosyalizm tehlikesini anlattığı “Kölelik Yolu” adlı eseri, Türkçe’de dahil olmak üzere, pek çok dile çevrilmiştir. Kendisini kimi zaman Neoliberal olarak adlandırsalar da, o bundan pek hazzetmez. İflah olmaz bir sosyalizm düşmanı ve özgürlük savunucusudur. Yıllarca sosyalizme laf ettikten sonra 1990’da Sovyetlerin çöküşünü görmüş ve hemen ardından – büyük ihtimalle yaşadığı aşırı sevinç sonucunda – akıl sağlığını yitirerek 1992 yılında ölmüştür.

Ancak büyük özgürlük savaşçısı Hayek, 1971 yılında Şili’de yapılan darbeyi ve darbe sonrasında iktidara gelen kanlı diktatör Pinochet’yi memlekete liberalizmi getirecek diye desteklemiştir. 1981 yılında bir Şili gazetesi ile yaptığı röportajda ne demiş bakın Hz. Hayek:
(http://www.fahayek.org/index.php?option=com_content&task=view&id=121)

“Şunu söyleyebilirim ki, uzun dönemli kurumlar olarak diktatörlüklere tamamıyla karşıyım. Fakat bir diktatörlük, bir geçiş dönemi için zarurî bir sistem olabilir. Kimi zaman bir ülke için, şu veya bu biçimdeki bir diktatöryel gücün bir süreliğine mevcut olması zorunludur. Sizin de anlayacağınız üzere, bir diktatörün liberal bir usulle yönetimde bulunması mümkündür. Ve bir demokrasinin de, liberalizmden tamamıyla yoksun olarak yönetimde bulunması mümkündür. Şahsen ben, liberal bir diktatörü, liberalizmin olmadığı demokratik bir yönetime tercih ederim. Kişisel izlenimime göre – bu Güney Amerika için de geçerlidir – örneğin Şili’de, diktatöryel bir yönetimden liberal bir yönetime geçişe tanık olacağız. Ve bu geçiş dönemi boyunca belirli diktatöryel yetkilerin daimî olarak değil de, geçici bir düzenleme biçimi olarak muhafaza edilmeleri zorunlu olabilir.”

Hızını alamayan Hayek amcam, yönetime azami derecede yetki verdiği için Fransız Devrimi’nden etkilenen Fransız demokrasi geleneğini de eleştiriyor aynı röportajda – diktatörlere verdiği desteği unutarak (!)

Bir de Fransız devriminin teorisyenlerinden Babeuf ne diyor, ona bakalım (Devrim Yazıları, Hazırlayan: Vedat Günyol, İstanbul: Belge Yayınları, 1989):

“Erdem ölmez; zorbalar baskılarında kendi kendilerini aldatırlar. Yok ettikleri yalnız bedenlerdir; iyi insanların ruhu sadece kalıp değiştirir. Bir kalıp dağılır dağılmaz, o ruh başka varlıkları diriltir. Onlar da başlar cömertçe yaşamaya ve başımıza geçen haydutların soluğunu kesmeye.” (s. 302)

“Kötülükleri söküp atmanın en iyi yolu, kötülük yuvalarını ortadan kaldırmaktır. Bu yuvalar ortadan kalkmadıkça, onları diriltmek isteyenler olacaktır. Kilise ve manastır durdukça papaz, saray durdukça zorba, şato durdukça derebeyi, hücre durdukça cellat ve kurbanı yeniden gelir. … Bunları kökünden yok etmediniz mi, yeniden başınıza bela olurlar. … ” (s. 302-3)

Direktuvar yönetimi Babeuf’u yakalayıp mahkemeye çıkarır. Ölüme mahkum edilen Babeuf mahkemede kendini hançerlemeye kalkışır, ancak başarmaz. Ertesi günü sabah giyotinde idam edilir. Bir gece önce karısına ve çocuklarını bir mektup yazar Babeuf. Bir kısmını aktaralım:

“Dostlarım, beni anımsayacağınızı, sık sık anacağınızı umarım. Hepinizi çok sevdiğime inanırsınız elbet. Ben sizin mutluluğunuzu herkesin mutluluğu ile bir arada düşünmüştüm. Sizi mutluluğa kavuşturmanın tek yolu buydu bence. Ama bunu başaramadım. Kendimi feda ettim. Sizler için ölüyorum biraz da.

“Camille’e beni anlatın sık sık, onu ne kadar candan sevdiğimi durmadan söyleyin ona.

“Anlayacak çağa gelince, Gaius’e de söyleyin bunları.

" …

“Allahaısmarladık. Dünya ile aramda küçük bir bağ kaldı. Gün ışığı yarın onu da koparacak. Açıkça biliyorum bunu. Katlanmaktan başka çare yok. Kötüler benden güçlü. Savaşı bırakıyorum. Tertemiz bir vicdanla ölmenin de tadı var. Benim için tek acı, yürekler acısı olan, sizlerden ayrılmak, canım dostlarım, en çok sevdiklerim! Kopuyorum aranızdan. Yapacaklarını yaptılar. Allahaısmarladık, tekrar tekrar allahaısmarladık.

“Bir kelime daha. Anneme ve kız kardeşlerime yazın, ulakla ya da başka bir yolla. Savunmam basılınca bir yolunu bulup yollayın. Nasıl öldüğümü anlatın onlara. Böyle bir ölümün onursuz olmak şöyle dursun, şanlı bir ölüm olduğunu anlatmaya çalışın o iyi insanlara.

“Canım ciğerim dostlarım, bir kez daha allahaısmarladık, son bir kez. Erdemli bir uykunun koynuna dalıyorum!…” (s. 314-5)

Diyeceğim, kendimize temel alacağımız fikirdaşlarımızı, rehberlerimizi iyi seçelim. Özgürlük deyip, topla, tankla, tüfekle, eli kanlı katillerle özgürlüğü kurmaya çalışan delilere kulak asmayalım.

3 comments:

gaykedi said...
This comment has been removed by a blog administrator.
gaykedi said...

yeni post istiyoruz, bu Hayek amca pek sarmadı :)

Geçen gün blogun birinde şöyle bir ifade okudum "Gerçek liberaller neden sevilmezler? Bugün başörtüsü eylemlerine destek verip yarın eşcinsel evlilikleri savunacakları için olabilir mi?" :)

ilk postu siler misin canım, Amcamın ismini yanlış yazmısım :)

bliyaal said...

Sevgili Gaykedi, dileğini hemen yerine getiriyorum ve ilk yorumu siliyorum :) Şimdi gidip yeni bir post yazayım diyorum. Yine bir çeviri ile uğraştığımdan dolayı yazacak vakit bulamadım. Şu liberaller ile ilgili yoruma da bir şeyler yazacağım.